Bir isteksizlik olmakla birlikte “çalışmadan, çabalamadan kendi gelsin” der gibi yapılan uğraşlar vardır. Halk arasına “ayağını sürüyerek iş yapmak” da derler! Buna karşın bir şeyler yapıyormuş gibi bir araya gelmeler, oturumun özünden uzak “yaptık, başaracağız, yapacağız” sözleriyle üst katmandan konuşmalar, renkli salon ışıklarının altında bir şeyler üzerine çalışıyormuş gibi görünmeler…
Tamamı için söylemiyorum ama, birçoğunun bu kalıptan çıkamadığını düşünüyorum, halkı oyalamakla zaman geçirdiklerini de… Yoksa başarı nedir ki? Bakıyorsunuz Adana’da eksik yok, coğrafi/ ekinsel/ değerler/ birikim konusunda taşıdığı varsıllık nedeniyle birçok kazanımı elinde bulundurması gerek, üreticisinin daha çok kazanması, gençlerinin iş sorunu olmaması, sanayisinin tıkır tıkır işlemesi gerek de, olmuyor bir türlü! Beklentiler boş çıkıyor, insanlar umutlarıyla yüz yüze bırakılıyor, bundan sonraki “iyi dilekler” günü gelene dek…
***
Zeydan Karalar’ın Anakent Belediye Başkanı seçilmesiyle birlikte başvurusu yapılan “UNESCO 2025 Yaratıcı Kentler Ağı – Yemek Sanatı Kenti” adaylığı bir kez daha olumsuz yanıt aldı. Adana Valiliğinin, belediyelerin yaptıklarının yadsınamayacağını belirtsem de, gerek sivil toplum kuruluşlarının gerekse “iktidara” yakın milletvekillerinin “ayak sürümekle” zamanı geçirdiklerini söylemek hiç de yalan olmaz! Benzer o denli örmek bulmak olası ki…
Adana’nın en son Şakirpaşa Havalimanı’nın başına gelenleri anımsarsınız! At gözlüklerini çıkarmadan yurttaşın yaşadıklarını umursamazca izleyenler o günlerde, “havalimanı kapanmayacak” demiyorlar mıydı, “kapanacak diyenler sizi kandırıyor” diye de eklemiyorlar mıydı; haydi, en kısasından üç saat sonra Ankara’da bir işiniz çıksa son anda ne yapacaksınız bir düşünün… Peki o süreçte bir yandan “iktidar” vekilleri, bir yandan “iktidar” vekilleriyle her salon buluşmalarında Adana için “toz pembe” tablolar çizen sivil toplum kuruluşları ne yaptılar, havalimanın kapanmaması için Anakent Belediyesi eylem yaptığında neredeydiler bilen var mı? Bir yılı geçti; hani Adana için güzel şeyler olacaktı, bilen/ gören/ yaşayan/ dokunabilen var mı? İşte “UNESCO 2025 Yaratıcı Kentler Ağı – Yemek Sanatı Kenti” adaylığı konusunda da başka bir şey yapılmadı!
***
Gerek Anakent Belediyesi gerekse valilik başka nasıl tanıtabilirdi ki Adana’yı… Üst üste yapılan etkinliklerde konuksa konuk, sosyal medya yüzleriyse sosyal medya yüzleri, konukseverlikse konukseverlik, Adananın kıyma kebabı, içli köftesi, mumbarı, şalgamı, taş kadayıfı, şırdanı, halka tatlısı… Şu an bir çırpıda aklıma gelenler bunlar. Bu işlerin nasıl yapıldığını, hangi yolların denemesi gerektiğini bilmem; benim işim de değil! Ancak böyle bir yola çıkmışlarsa bilmek zorundalar…
İlki salgın öncesinde yapılmış, sonraki yıllarda bir kez daha başvurulmuş, bu da üçüncüsü… Geçmiş iki başvurunun çıkışında, “bir sonrakinde alacağız, bu Adana’nın hakkı” denilmiş. Yaklaşık bir yıldır valilik eşgüdümünde çalışmalar gerçekleşmiş, son başvuru için Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan değerlendirmede olumlu sonuçlar da alınmış, toplantılara “iktidar” partisinin vekili Faruk Aytek’de katılmış. Semerkant’ta belirlenecek olan UNESCO’nun gastronomi alanındaki “Yaratıcı Şehirler Ağı”nda yer almak için gün saymaya başlanmış… Sonuç; iki ile ikiyi toplarsanız dört eder, beş yapması için bir adım daha ileri gidecek eylemler oluşturmanız gerekir, adım atmadan dördü beş yapamazsınız!
***
Yine “bu kez olacak, bu Adana’nın hakkı” denecektir, “daha çok emek harcayarak bunu başaracağız” diye söz de verilecektir; Adanalıyı oyalamasınlar “başka ihsan istemem!” Hem daha iki yıl var! O zaman dek Adana’nın yitirdiklerini yerine koymak için uğraş versinler, üreticisini desteklesinler, gençlerin önünü açacak girişimlerde bulunsunlar, değerlerini korusunlar, algıdan uzak dursunlar, kapalı salon toplantılarından zaman tüketmesinler…
Arkadaşımın “ne zamandan bu yana yazıyorsun” sorusunu anımsattı bana Adana’nın gastronomisi, Adana’nın verimli toprakları, işsiz gençliği… Politikacıların, sivil toplum kuruluşlarının birbirini “sarmak/ kollamak” dışında ödevlerivar sanırım; o da bireyi oldukları, kendilerini o koltuklara taşıyan Adanalıların kaygılarını çözmek, geleceği daha yaşanılır kılmaktır, “dileklerle” baş başa bırakmak değil!
ADANA
1 gün önceADANA
1 gün önceADANA
1 gün önceADANA
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceADANA
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce