RUH SAĞLIĞI HASTANESİ OLAYINDA SUÇLU KİM?

Ruh Sağlığı Hastanesi ile ilgili yetkililerin açıklayamadığı gerçeği araştırmacıların raporuna dayanarak biz açıklıyoruz.

Çukurova Barış Gazetesi olarak Ruh Sağlığı Hastanesi’ne ait dosyayı açarak sorumlu gazetecilik görevimizi yapmaya çalıştık. Yaklaşık 1 aydır Adana’da konuyla ilgili olan kurumların yapması gereken açıklamayı beklerken, hastane görevlilerinin şikâyeti ile karşı karşıya kaldık. Bilgi ve belgeleriyle ortaya koyduğumuz devleti zarara uğratmak eylemini haberleştirip yetkililerden yanıt bekledik. Maalesef yanıt alamadık. İşte o yetkililerin vermediği yanıta konu olan gelişmeleri bugün okuyucularımızla ve kamuoyu ile biz paylaşıyoruz.

HASTANE HABERİNİN KONUSU NEYDİ?

Haberimize konu olan olayı öncelikle bir hatırlatmak istiyoruz. Haberimizde Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde hastane çalışanı İ.A’nın ortaya çıkardığı hastane mutemetliğinin vergi matrah dilimleriyle oynayarak devleti zarara uğratmasına yönelik ve akabinde gelişen olaylara yer verdik. Şikâyetçi olan İ.A’nın adli ve idari yönden takip ettiği konuları belgeleriyle kamuoyunun ve yetkililerin dikkatine sunmuştuk.

ARAŞTIRMACI RAPORUNDA NELERE YER VERDİ?

Açılan soruşturma ve incelemeleri yapan araştırmacı 11.11.2024 tarihli raporunda aynen şu cümlelere yer veriyor. “Araştırma çalışmaları esnasında bilgisine başvurulan şahısların ve mutemetler tarafından hazırlanan tutanağa göre, Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları hastanesinde görev yapan işçilerin maaş hesaplamalarında eksik veya  fazla ödemeler olduğu, aynı ve benzer konuyla ilgili daha önceden Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından inceleme/soruşturma yapılmasına rağmen bu hataların KRONİK BİR ŞEKİLDE DEVAM ETTİĞİ dikkate alındığında, ‘SAĞLIK BASANLIĞINCA UYGUN GÖRÜLDÜĞÜ TAKDİRDE ŞİKAYETE KONU OLAN HASTANENİN KAMU YARARI VE HİZMETİN GEREĞİ OLARAK MALİ YÖNDEN DENETİME ALINMASININ UYGUN OLACAĞI’ kanaatine varılmıştır.”

İ.A’NIN AKIL HASTASI OLMADIĞI KONUSUNUN AYRINTISI

Aynı araştırmacı maalesef bir tek sorumlu bulup konuyla ilgili olarak ‘sorumlu şu kişidir’ ibaresine nedense yer vermedi. Şikâyetçi olan İ.A’nın akıl hastası diyerek hakkında kısıtlama kararı aldırmak isteyen hastane yöneticileri hakkında yine aynı araştırmacı İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞI kanaatine varmış. Oysaki şikâyetçi İ.A, akıl hastası olmayarak hakkında kısıtlama kararı alınamayacağı yönünde önce Kozan Mahkemesi’nden sonrasında da Bölge İdare Mahkemesi’nden karar çıkartarak kendisine yönelik suçlamaların asılsız olduğunu kanıtlamış. Ruh Sağlığı Hastanesi’nin İ.A hakkında akıl hastası olduğu ve kısıtlama kararı alınmasına yönelik yargıya gittiği olayda, Adana İl Sağlık Müdürlüğü’nün izin vermesini de aynı araştırmacı ‘USULÜNE UYGUNDUR’ diyerek yorumlamış.

ŞİMDİ SORUYORUZ. BU OLAYDA SUÇLU KİM? BU SORUN NASIL ÇÖZÜME KAVUŞTURULACAK?

Gazetemiz adına bu gelişmenin ışığında yetkili mercilerin yanıtlaması adına şu soruları sormanın gerekliliğine inanıyoruz.

    Araştırmacının raporunda değindiği ‘Sağlık Bakanlığı uygun görürse Ruh Sağlığı Hastanesi’nin mali yönden denetime alınması gerekir’ saptamasından sonra Sağlık Bakanlığı ve Adana İl Sağlık Müdürlüğü ‘Hastaneyi mali yönden denetime alacak mı?’ diyoruz.

    Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda acil eylem planı var mı? Mali yönden devleti zarar uğratma eylemini gerçekleştiren kişiler hakkında bakanlığın ve il müdürlüğünün bir tasarrufu olacak mı?

    Şikâyetçi olan İ.A’nın akıl hastası olduğunu iddia eden hastane yönetimi ve buna olur veren Adana İl Sağlık Müdürlüğü’nün İ.A’nın mahkeme huzurunda ve toplum nezdinde yıpratılıp hakarete uğramasının diyetini kim veya kimler üstlenecek?

    Araştırmacının raporuna göre devletin zarara uğratılmasının temel dayanağı olan mali yönden acilen denetim altına alınması gereken Ruh Sağlığı Hastanesi’nin yetkililerinin bu anlamda adli veya idare ceza almalarına yönelik bir adım atılacak mı?

    Yoksa ilgi a yazı gereğince ilgi b karara istinaden diye yapılacak işlemler gereğince konu bir şekilde ‘Sulh mu edilecek?’ İ.A’nın bir yurttaş olarak ortaya çıkardığı olay, şayet İ.A, ortaya çıkarmamış olsaydı bu devletin zararı bir şekilde sürüp gidecek miydi?

    Ve son olarak Yüce Türk Adaletinin İ.A’nın şikâyetleri ile ortaya çıkan bu olayla ilgili kararının vermesi mi beklenecek? İdari anlamda bakanlığın yargı kararını beklemeden araştırmacı ve bakanlık teftiş kurulu kararlarının ışığında bir tasarrufta bulunması mümkün değil mi?