Tarihi unuttuğumuzun göstergesi: Garderie Française

Tarihi unuttuğumuzun göstergesi: Garderie Française

ABONE OL
4 Temmuz 2025 11:42
Tarihi unuttuğumuzun göstergesi: Garderie Française
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÖMER ALPDOĞAN

Tarihi unuttuğumuzun göstergesi: Garderie Française

Geçtiğimiz günlerde Seyhan Belediyesi’nin yedinci çok amaçlı sosyal tesisinin temel atma töreni büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi. Belediye Başkanı ve heyeti, “krediyle yapılan” bu tesisin bölgeye hayırlı olması temennilerinde bulundu. Basın bültenleri hazırlandı, görseller paylaşıldı. Ancak bu törenin satır aralarında dikkat çeken bir ayrıntı, bana göre kamuoyunda yeterince sorgulanmadı: Fransızca bir tabelada yazan “Seyhan Belediyesi Fransız Anaokulu” ibaresi.
Evet, yanlış okumadınız: “Garderie Française.”
İlk bakışta bu, çok kültürlülüğe açılan bir kapı gibi sunulabilir. Avrupa fonlarıyla desteklenen bir eğitim projesi olabilir, hatta bir dil eğitimi hamlesi diye pazarlanabilir. Ama biz neredeyiz? Adana’nın Seyhan ilçesindeyiz. Ve tarihsel hafızası kuvvetli olanlar için bu ifade, sadece bir eğitim modeli değil, aynı zamanda geçmişin acılarını da çağrıştırıyor.
Hatırlatmakta fayda var: Adana, 1918-1921 yılları arasında Fransız işgali altındaydı. O dönem, yalnızca bir işgal değil, aynı zamanda yerel halkın büyük acılar yaşadığı, etnik ve dini temizliklerin yapıldığı, çocukların yetim kaldığı, şehirlerin yakılıp yıkıldığı karanlık bir dönemdi. 2000 Evler Mahallesi’nin de bulunduğu bölge, Fransız askerlerinin Türk birliklerine teslim olduğu yer olarak kayıtlara geçti. Yani simgesel önemi olan bir bölge. Sadece bir semt değil, tarihî anlamı olan bir mekândır.
Peki şimdi ne oluyor? Aynı bölgede, bir Türk belediyesi, “Fransız Anaokulu” açıyor. Hangi gerekçeyle? Hangi finansmanla? Fransa’nın maddi desteğiyle mi? Eğer öyleyse, bunun kamuya açık ve şeffaf biçimde açıklanması gerekmez mi?
Burada mesele bir anaokulu açılması değil. Mesele, bu ülkenin tarihsel travmalarının yeterince dikkate alınıp alınmadığıdır. Bir belediye, hizmet götürürken bu ülkenin hafızasını da hesaba katmak zorundadır. Toplumun kırmızı çizgileri vardır. “Fransızca eğitim” adı altında açılan bir kurum, dilin ötesinde sembolik anlamlar da taşır.
Elbette Fransa ile diplomatik ilişkilerimiz vardır. Elbette dil eğitimi önemlidir. Ama bunun adı neden “Fransız Anaokulu”dur? Neden “Uluslararası Anaokulu” değil? Neden “Çok Dilli Eğitim Merkezi” değil? Adana’da Fransızca konuşan kaç hane vardır ki böyle bir ihtiyaca cevap verilsin?
Unutmayalım: Toplumların hafızası kolay silinmez. Geçmişi unutursak, geleceği sağlam inşa edemeyiz. Seyhan Belediyesi’nin iyi niyetle attığını varsaydığımız bu adım, tarihiyle barışmayı değil, onu unutturmayı hedefleyen bir algı operasyonuna dönüşmemelidir.
Umarız bu girişim şeffaflıkla kamuoyuna anlatılır, gerektiğinde isim ve uygulama düzeyinde toplumsal hassasiyetler gözetilerek revize edilir. Çünkü biz bu topraklarda geçmişimizi unutmadan, geleceğe umutla bakmak istiyoruz.
Bir şehir kendi acılarına sırtını dönerse, o şehir kimliğini de kaybeder. Ve kimliğini kaybeden şehirler, yalnızca beton yığınına dönüşür.

**
Mevlüt Abi’nin Not Defteri

Turist Çekmek İçin Beyaz Yalan Lazım Gardaş!
Şimdi bakın…
Misis Antik Kenti kazılarını başlatmışlar.
İtalyan’dan Prof. Dr. Anna Lucia D’Agata ile Prof. Dr. Giovanni Salmeri’yi getirip işe koyulmuşlar.
İkisi de gerçekten akademisyen, arkeolog falan… CV’leri maşallah ciltli ansiklopedi gibi.
Ama tek bir sorun var…
Yalan yok!
Haa yanlış anlamayın…
Ben öyle sahtekârlık, uyduruk belge, kafadan tarih üretmekten bahsetmiyorum.
Benim dediğim “beyaz yalan”.
Yani şöyle kulağa hoş gelen, içinde biraz tarih, biraz aşk, biraz efsane, bolca duygu olan cinsten.
Ama bizim İtalyan hocalar öyle değiller.
Adamlar bilim insanı…
Kazıyorlar, ölçüyorlar, not alıyorlar.
Bir bulduklarında da “MS 4. yüzyıla ait duvar sıvası” deyip geçiyorlar.
E şimdi gardaş soruyorum size:
”Duvar sıvası” görmek için turist gelir mi?
Bak kardeşim, bu iş böyle yürümez.
Senin Misis Köprüsü 1700 yaşında di mi?
Bitti.
Oraya beyaz yalan ustası bir arkeolog lazım.
Getir bir tane “yarı arkeolog, yarı masalcı”…
Geçsin köprünün üstüne, elinde mikrofon:
— “Şu taş var ya, evet evet şu kenardaki… İşte orada Hattuşili, Puduhepa’ya evlenme teklif etti!”
— “Bu kemerin altında Puduhepa ile Hattuşili ilk kez öpüştüler”
— “Her taşın üstüne bir antik aşk hikâyesi, her kazma vuruşuna bir efsane!”
İşte o zaman turist gelir kardeşim!
Çünkü turistin gözü beton değil, duygu arar.
İnşa değil, efsane arar.
Ama sen kalkıp,
— “Bu sütunlar MS 476 yılında çöküp tekrar yapılmıştır,” dersen,
Adam kafasını çevirip gözleme aramaya gider.
Kahve Sohbeti – Kazı Bahane, Yalan Şahane
— Mevlüt Abi, Misis kazılarına İtalyan hoca getirmişler.
— İyi yapmışlar da… Getirdikleri adamlar çok dürüst.
— E dürüstlük kötü mü?
— Turizm için bazen azıcık masalla soslamak gerekir.
— Yani ne yapmalıydılar?
— Getireceklerdi bir tane arkeolog, tarih yerine hayal kuracak.
Bir kazma vurdu mu diyecek ki:
“Buradan çıkan taş, Zeus’un Misis’e gizli gelişinin kanıtıdır.”
İşte o zaman turist değil, Netflix bile gelir!
Sonuç:
Misis’i kurtarmak mı istiyorsun?
Kazıyı bilimsel titizlikle yapan arkeoloğun yanına bir de “efsane danışmanı” koyacaksın.
Tarihi kazsınlar, hikâyeyi biz uyduralım.
Hem gerçek olsun, hem de tat versin.
Çünkü bu topraklarda sadece medeniyet değil, efsane de kazılır gardaş.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.