Türkiye’de Diyabet hastalarının yarısının hastalığından habersiz olduğunu söyleyen Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı, tüm bu yaygınlaşma hızına karşın bir yandan da diyabet tedavisiyle ilgili yeni yöntemlerin geliştirildiğinin de altını çiziyor.
Çok daha ciddi hastalıkların önünü açıyor
Günümüzde insanlarda en sık rastlanan ölüm sebebi kalp- damar hastalıkları. Bu hastalıkların ardında yatan nedenlere bakıldığında ise diyabet ilk sıralarda yer alıyor. Yine böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize giren hastalarda en çok görülen sebep de kontrolsüz diyabet hastalığı oluyor. Gelişmiş toplumlarda kayda geçen görme kayıplarının bir numaralı nedeni ise kontrolsüz diyabetin gözlerde yol açtığı harabiyet. Diyabetin yarattığı sorunlar bununla da kalmıyor; diyabet hastalığına bağlı olarak ayaklarda ortaya çıkabilen yaralar, tüm dünyada kazaların ardından ayağın kesilmesine neden olan ikinci durum olarak ortaya çıkıyor.
Türkiye’de 7 milyon diyabet hastası var!
Türkiye’de 2000’li yılların başında yetişkinlerde diyabet görülme sıklığı yüzde 7’ler düzeyinde iken bu oran takip eden on yıl içerisinde iki katına çıkmış durumda. Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 7 milyon diyabet hastası olduğu düşünülüyor, ancak ne yazık ki bu hastaların yüzde 55’i hastalığının farkında! Ve bu yüzde 55’in de ancak yüzde 85’i medikal tedavi alıyor. Yine hesaplamalara göre, yaklaşık 7 milyon kişi de diyabet hastası adayı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı, beslenme ve hareket alışkanlıklarında değişiklik yapmamaları halinde bu kişilerin de yakın gelecekte diyabet hastası olarak tedaviye ihtiyaç duyacaklarına dikkat çekiyor.
Dengeli beslenme ve doğru hareket çok önemli
Diyabet tedavisinin olmazsa olmaz öğeleri, düzgün beslenme ve doğru hareket alışkanlığının edinilmesi. Toplum içerisinde yaygın bir inanış olan diyabet hastalarının birçok besini tüketemeyeceği düşüncesi doğru bir beslenme programı oluşturulması yoluyla geçerliliğini kaybediyor. Diyabet hastalarına verilen beslenme programında karbonhidratlar, yağlar ve proteinler gibi beslenme bileşenlerinin hepsinin doğru zamanda dengeli bir biçimde tüketilmesi öneriliyor. Yine tedavinin mutlak uyulması gereken şartlarından biri de, haftanın en az 5 günü, 30- 45 dakikalık sürelerle yürüyüş, bisiklete binme veya yüzme gibi hafif egzersiz alışkanlığı edinmek. Doç. Dr. Emre Bozkırlı, bazı hastalarda sadece bu önerilerle bile kan şekeri kontrolünün sağlanabildiğini belirtirken birçok hastada da ağızdan hap olarak alınan veya cilt altı enjeksiyon olarak uygulanan medikal tedavilerin programa eklendiğini söylüyor.
Yeni yöntemler hızla geliştiriliyor
Hızla yayılan diyabetin tedavisindeki gelişmeler de aynı hızla çeşitleniyor. Son yıllarda tedaviye yeni oral antidiyabetikler ve yeni insülinlerle birlikte GLP-1 analog tedavisi adı verilen ve enjeksiyon şeklinde kullanılan tedavilerin eklendiğini belirten Doç. Dr. Bozkırlı, GLP-1 analog tedavisinin şekeri düşürürken bir yandan da kilo kontrolü sağladığını ekliyor. Diyabet tedavisinde göz ardı edilmemesi gereken unsur, tedavinin hastaya özel olarak düzenlenmesi zorunluluğu. Doç. Dr. Bozkırlı, “Her tedavi her hastaya uygun değildir. Bu nedenle hastaların tedavilerini mutlaka uzman hekimlerin kontrolü altında yaptırmaları konusu hayati önem taşıyor” uyarısında bulunuyor.
Çok daha ciddi hastalıkların önünü açıyor
Günümüzde insanlarda en sık rastlanan ölüm sebebi kalp- damar hastalıkları. Bu hastalıkların ardında yatan nedenlere bakıldığında ise diyabet ilk sıralarda yer alıyor. Yine böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize giren hastalarda en çok görülen sebep de kontrolsüz diyabet hastalığı oluyor. Gelişmiş toplumlarda kayda geçen görme kayıplarının bir numaralı nedeni ise kontrolsüz diyabetin gözlerde yol açtığı harabiyet. Diyabetin yarattığı sorunlar bununla da kalmıyor; diyabet hastalığına bağlı olarak ayaklarda ortaya çıkabilen yaralar, tüm dünyada kazaların ardından ayağın kesilmesine neden olan ikinci durum olarak ortaya çıkıyor.
Türkiye’de 7 milyon diyabet hastası var!
Türkiye’de 2000’li yılların başında yetişkinlerde diyabet görülme sıklığı yüzde 7’ler düzeyinde iken bu oran takip eden on yıl içerisinde iki katına çıkmış durumda. Günümüzde Türkiye’de yaklaşık 7 milyon diyabet hastası olduğu düşünülüyor, ancak ne yazık ki bu hastaların yüzde 55’i hastalığının farkında! Ve bu yüzde 55’in de ancak yüzde 85’i medikal tedavi alıyor. Yine hesaplamalara göre, yaklaşık 7 milyon kişi de diyabet hastası adayı. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Emre Bozkırlı, beslenme ve hareket alışkanlıklarında değişiklik yapmamaları halinde bu kişilerin de yakın gelecekte diyabet hastası olarak tedaviye ihtiyaç duyacaklarına dikkat çekiyor.
Dengeli beslenme ve doğru hareket çok önemli
Diyabet tedavisinin olmazsa olmaz öğeleri, düzgün beslenme ve doğru hareket alışkanlığının edinilmesi. Toplum içerisinde yaygın bir inanış olan diyabet hastalarının birçok besini tüketemeyeceği düşüncesi doğru bir beslenme programı oluşturulması yoluyla geçerliliğini kaybediyor. Diyabet hastalarına verilen beslenme programında karbonhidratlar, yağlar ve proteinler gibi beslenme bileşenlerinin hepsinin doğru zamanda dengeli bir biçimde tüketilmesi öneriliyor. Yine tedavinin mutlak uyulması gereken şartlarından biri de, haftanın en az 5 günü, 30- 45 dakikalık sürelerle yürüyüş, bisiklete binme veya yüzme gibi hafif egzersiz alışkanlığı edinmek. Doç. Dr. Emre Bozkırlı, bazı hastalarda sadece bu önerilerle bile kan şekeri kontrolünün sağlanabildiğini belirtirken birçok hastada da ağızdan hap olarak alınan veya cilt altı enjeksiyon olarak uygulanan medikal tedavilerin programa eklendiğini söylüyor.
Yeni yöntemler hızla geliştiriliyor
Hızla yayılan diyabetin tedavisindeki gelişmeler de aynı hızla çeşitleniyor. Son yıllarda tedaviye yeni oral antidiyabetikler ve yeni insülinlerle birlikte GLP-1 analog tedavisi adı verilen ve enjeksiyon şeklinde kullanılan tedavilerin eklendiğini belirten Doç. Dr. Bozkırlı, GLP-1 analog tedavisinin şekeri düşürürken bir yandan da kilo kontrolü sağladığını ekliyor. Diyabet tedavisinde göz ardı edilmemesi gereken unsur, tedavinin hastaya özel olarak düzenlenmesi zorunluluğu. Doç. Dr. Bozkırlı, “Her tedavi her hastaya uygun değildir. Bu nedenle hastaların tedavilerini mutlaka uzman hekimlerin kontrolü altında yaptırmaları konusu hayati önem taşıyor” uyarısında bulunuyor.