Yeni nesil sendikacılığın ülkemizdeki temsilcisi Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), adil, güvenli ve sürdürülebilir üretim ekosistemi için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda TÜGİS ve Çalışma Hayatı Derneği iş birliğiyle devreye alınan “Küçük Eller İçin Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır” projesinin açılış toplantısı İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin Sütlüce Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Başta gıda sektörü olmak üzere tüm üretim alanlarında çocuk işçiliğine karşı farkındalık yaratmaya odaklanan proje, Avrupa Birliği ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından destekleniyor.
Açılış konuşmasını TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar’ın yaptığı toplantıda İstanbul Ticaret Üniversitesi üst yönetimi ve ILO Türkiye Direktörü Yasser Ahmed Hassan da değerlendirmelerini paylaştı. Programın ikinci bölümünde ise Çalışma Hayatı Derneği Başkanı Dr. Nurcan Önder’in proje sunumuyla tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğiyle mücadelenin yol haritası paylaşıldı. Çocuk işçiliğinin hukuki boyutlarının da ele alındığı toplantı, ölçülebilir hedeflerin vurgulandığı soru-cevap oturumuyla sona erdi.
“Türkiye’de 720 bin çocuk işçi bulunuyor”
Açılış konuşmasında çocuk işçiliğinin kapsamı, nedenleri ve etkilerine dikkat çeken TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, çocuk işçiliğinin “5–17 yaş aralığındaki bireylerin fiziksel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek işlerde çalıştırılması” olduğunun altını çizerek yoksulluk, eğitime erişim sorunları, göç ve mültecilik gibi nedenlere değindi.
Dünya genelinde 138 milyon çocuk işçi olduğunu kaydeden Sidar, “Çocuk işçiliğinin en yaygın olduğu ülkelerin başında yüzde 48 ile Güney Sudan, yüzde 45 ile Etiyopya ve yüzde 42 ile Burkina Faso geliyor; birçok Afrika ülkesiyle birlikte Nepal ve Yemen de yüksek oranlara sahip. En düşük oranlar ABD ve AB ülkelerinde; buralarda çocuk işçiliği yüzde 1’in altında. Türkiye’de ise yaklaşık 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Ülkemizde çocukların yüzde 30,8’i tarımda, yüzde 23,7’si sanayide, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor” dedi.
“Türkiye, çocuk işçiliğiyle mücadelede “Örnek Ülke’ seçilmişti
Türkiye’nin dünya sıralamasında hâlâ orta basamaklarda olduğunu belirten Kaan Sidar, bu alandaki ilerlemeleri de somut verilerle paylaştı. Sidar, “Ülkemiz, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında yer alan çocuk işçiliğinin sonlandırılması hedefi kapsamında bugüne kadar önemli kazanımlar elde etmiştir. 1992 yılında ILO’nun Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Programı’na (IPEC) katılan ilk 6 ülkeden biridir. Bu dönemde yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye, ILO tarafından 2006 yılında çocuk işçiliğiyle mücadelede “Örnek Ülke’ seçilmiştir. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler nezdinde oluşturulmuş olan Küresel İttifak Koordinasyon Grubu’nun 2024 yılındaki toplantısında da çocuk işçiliği ile mücadelede ‘Rehber Ülke’ statüsünü kazanmıştır” ifadelerini kullandı.
Çocuk işçiliğinin %1’in altına düşmesine katkı hedefleniyor
Yapılan çalışmalar kapsamında Türkiye’de 1994 yılında yüzde 15,2 olan çocuk işçiliği oranının 2019 yılında yüzde 4,4’e düşürüldüğünü ekleyen Sidar, “Mevsimsel tarım işçileri ve göçebe ailelerin çocukları ilgili merciler tarafından elektronik ortamda kayıt altına alındı. Böylelikle eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlandı. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere meslek kuruluşları ve ILO Türkiye Ofisi tarafından Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Deklarasyonu hazırlanarak Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri koordinatörlüğünde çocuk işçiliğiyle mücadele birimleri kuruldu. Bu çalışmalar sorunun kontrol altında tutulmasında ve tarım sektöründe çalışan ailelerin şartlarının iyileştirilmesine yönelik ciddi atımlar atılmasında yardımcı oldu.
Halen devam eden çalışmalarla ülkemizdeki çocuk işçiliğinin tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor. Biz de projemiz kapsamında 1 yıl boyunca gıda ekosisteminin paydaşlarına çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili uluslararası mevzuat hakkında bilgi vereceğiz. Bunun yanı sıra işverenler için çocuk işçiliğiyle mücadele konusundaki sorumluluk ve yükümlülükleri ile ilgili eğitimler düzenleyeceğiz. Nihai hedefimiz yeni çalışmalarla desteğimizi artırarak ülkemizde çocuk işçiliği oranının yüzde 1’in altına düşmesine katkı sağlamaktır” dedi.
“Çıraklık ile karıştırılmamalı”
Konuşmasında çıraklık-çocuk işçiliği ayrımına ve işveren sorumluluklarına da değinen Kaan Sidar, “Çıraklık ile çocuk işçiliği kesinlikle birbirine karıştırılmamalı. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesi, 14 yaşını doldurup zorunlu ilköğretimini bitiren çocukların, gelişimlerine zarar vermeyen ve eğitimlerini engellemeyen hafif işlerde çalıştırılabileceğini açıkça düzenliyor. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu kapsamındaki çıraklık eğitimi de bu çerçevede değerlendirilmeli; yani denetimli, güvenli ve eğitimle bütünleşik bir süreçtir, çocuk işçiliği değildir” ifadelerini kullandı.
“Çocuk işçiliğini önlemek ortak sorumluluğumuz”
Projenin açılış toplantısında katılımcıları Türkçe selamlayan ILO Türkiye Direktörü Yasser Ahmed Hassan, İLO Türkiye Ofisi olarak TÜGİS ve Çalışma Hayatı Derneği ile yürütülen girişimin yanında olduklarını vurguladı. Çocuk işçiliğinin yalnızca bireysel bir sorun olmadığını belirten Hassan, “Bu durum; eğitimi, insana yakışır işi, sosyal adaleti ve sürdürülebilir kalkınmayı zedeliyor. ‘Küçük Eller İçin Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır’ projesi ise tedarik zincirlerinde özen yükümlülüğünü güçlendirmeyi, işveren ve sendika kadrolarının kapasitesini artırmayı, açık ve anlaşılır bilgi materyalleri üretmeyi ve dijital farkındalıkla risk görülen noktalarda çocuk işçiliğini önlemeyi hedefliyor. Proje kapsamında sonuçların belgelenmesi ve paylaşılması da iyi örneklerin yayılmasını sağlayacak” dedi.
Çocuk işçiliğini önlemenin ortak sorumluluk olduğunu hatırlatan Hassan, “Yasal çerçeveyi devlet kurar ama gerçek ilerleme iş dünyası, emek örgütleri, üniversiteler, STK’lar ve toplumun aktif katılımıyla gelir. Liderlikleri için TÜGİS ve ÇAHAD’ı tebrik ediyor, insan onuruna, adalete ve temel haklara saygıyı esas alan bu çalışmanın başarılı olacağına inanıyoruz” diye konuştu.
“Küçük eller işten, ağır yüklerden ve sömürüden uzak tutulmalıdır”
Etkinlikte söz alan İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necip Şimşek, “Çocuklarımız; hayal kuran, öğrenen, keşfeden ve geleceğimizin teminatı olan en değerli varlıklarımız. Küçük eller işten, ağır yüklerden ve sömürüden uzak tutulmalıdır. Çünkü ülkemizin geleceği için çocukların yeri okuldur. Anadolu’nun emek ve dayanışma kültürü içinde küçük yaşlarda sorumluluk almanın erdemi vurgulansa da, sorumluluk bilincini desteklemek ayrıdır, çocukları çalışma hayatının yükleriyle baş başa bırakmak ayrıdır. “Küçük Eller için Büyük Gelecekler: Çocuk İşçiliğine Hayır” temasıyla düzenlenen bu proje açılış toplantımız, çocuklarımızın haklarına sahip çıkmak, onların gelişimlerini desteklemek ve iş gücünün en savunmasız kesimi olan çocukları koruma sorumluluğumuzun açık bir göstergesidir” dedi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. İsrafil Kuralay ise “Çocukların sağlıksız işlerde çalıştırılması asla kabul edilemez. Ancak gençlerimizi iş dünyasından tamamen uzak tutmak da doğru değil. Onları hem eğitim hem de kontrollü çalışma deneyimleriyle desteklemek, geleceğe hazırlamanın en doğru yoludur” ifadelerini kullandı.
“Sosyal politika ile hukuku birlikte düşünmeliyiz”
Çocuk işçiliğini hukuki bakımdan değerlendiren İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Subaşı, “Ülkemizin iktisadi koşulları güçlenmeden çocuk işçiliğini tamamen ortadan kaldırmak kolay değil; bu yüzden sosyal politika ile hukuku birlikte düşünmeliyiz. Yasaları çıkarmak yetmiyor; sahada denetim, müeyyide ve kurala uyum kültürü olmadan sonuç alamayız. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu dahil elimizde sağlam araçlar var, mesele bu ilkeleri sahada hayata geçirmek. Kuralın varlığı kadar, kuralın işleyeceğine duyulan güveni büyütmek zorundayız” şeklinde konuştu.
“Tedarik zincirlerinde sorumluluk artık yasal olarak bağlayıcı”
Açılış toplantısının ikinci bölümünde söz alan Çalışma Hayatı Derneği Başkanı Dr. Nurcan Önder, pazara erişimi belirleyen uyum kurallarına dikkat çekti. Önder, “Başlangıçta gönüllülüğe dayalı olan sorumlu üretim ilkeleri, artık ulusal yasalarla bağlayıcı hale geliyor. İngiltere’nin Modern Kölelik Yasası (2015), Fransa’nın Özen Yükümlülüğü Yasası (2017), Hollanda’nın Çocuk İşçiliği Tespit Yasası (2019), İsviçre’nin İnsan Hakları Durum Tespiti Yasası (2020) ve Norveç’in Şeffaflık Yasası (2021) gibi düzenlemeler, üretim zincirlerinde insan hakları ihlallerini doğrudan yaptırıma bağlıyor. Almanya, 2023’te yürürlüğe giren Tedarik Zinciri Yasası ile uygunsuzluk halinde 200 bin avroya kadar para cezası ve büyük şirketler için ciro bazlı yaptırım öngörüyor; ayrıca kamu ihalelerinden men gibi ağır sonuçlar getiriyor. Avrupa Birliği ise 2024’te kabul ettiği Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CS3D) ile ortak standart ve bağımsız denetim mekanizması oluşturdu. Bu kapsamda belirlenen yükümlülükler 2026’dan itibaren kademeli olarak devreye girecek” dedi.
“Bürokratik süreçlerde kayba uğramamak için işverenlerimizi, çalışanlarımızı ve bu alanlarda görev alacak arkadaşlarımızı bilinçlendirmek, güçlü bir farkındalık oluşturmak amacıyla bu projeyi hazırladık” diyen Önder, “Ana odaklarımızı; çocuk işçiliği konusunda bilinçlendirme sağlanması, ilgili paydaşların eğitilmesi ve sürecin şeffaf biçimde izlenmesi olarak belirledik. Projenin sonunda eğitim ve gelişim programlarının sonuçlarını paylaşacağız. Uluslararası mevzuat ve politikalara ilişkin, paydaşları bilgilendirmeyi amaçlayan broşür ve yayınlar hazırlayacağız; bunları dijital ve basılı olarak sunacağız. 12 ayın sonundaysa neler yaptığımızı ve bundan sonra atılması gereken adımlara dair projeksiyonları içeren bir kitapçık yayımlayacağız. Dileyenlere hem dijital hem de basılı olarak ileteceğiz” ifadelerini kullandı.
ADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
Az önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.