Gazeteyi satın aldığımızdan bu yana yazdığım yazı bir elin parmakları kadar. Bu yazılardan biri bana gazetecilik dersi vermeye çalışan bir kurumun basın danışmanı ile ilgiliydi. Şimdiki yazacaklarım da maalesef buna benzer bir yazı olacak…
Anadolu Ajansı’nda çalıştığım yıllardan kalma bir alışkanlık olmuş olacak ki gazeteyi satın aldığımız 2016 yılının Ocak ayından itibaren erken saatlerde mesaiye başlamaya özen gösteririm. Nitekim dünde öyle bir gündü hatta gazeteye 07.30 gibi geldim. Önce bilgisayarımı açıp çalışmak için hazır hale getirdim. Ardından fırından aldığım pidemi ve peynirimi yiyerek kahvaltımı yaptım.
Kahvaltı sonrası işe koyuldum ve yazarlarımızın yazdığı köşe yazılarını gazetemizin internet sitesine girdim. Anlayacağınız yavaş yavaş güne başlıyordum.
Dokuza doğru da ortağım Özcan Aladağ büroya geldi ve kendisiyle bir mevzu üzerinde konuştuk. Masalarımız aynı odada olduğu için kendisi bir süre sonra gazetelere bakmak için yan odaya geçti. Tabi bu arada saat 09.00’u geçmişti. Masamda otururken gazetemizin sabit telefonu çaldı. Açıp baktım. Arayan Adana Hacı Sabacı Organize Sanayi Başkanlığı’ndan bir bayandı. (Adı bende tabi yanlış söylemedi veya yanlış anlamadıysam)
Karşılıklı klasik günaydın iyi günler faslından sonra, hanımefendi masasında gazetemizin abonelik faturasının durduğunu söyledi. Bu rakamı da söyleyeyim yıllık 250 TL. Ben bunla ilgili bir şeyler sormasını beklerken hanımefendi 1 Nisan tarihli gazetemizde ‘’Organize’de çarklar yavaşladı’’ başlıklı haberin yer aldığını ve nereden aldığımızı sorgulamaya başladı. Anlayacağınız asıl konuya geliyordu.
Sayfayı hazırlayan arkadaşlara hangi haberleri kullanıp kullanmayacakları konusunda müdahil olmadığım için bir an hatırlayamadım. Hanımefendiye abonesi olduğumuz İHA’nın yapmış olabileceğini ve oradan alınmış olabileceğini söyledim. Hanımefendinin yanıtı ‘’Hayır hayır onlar yapmaz’’ oldu.
Bunun üzerine bende ‘’bizim arkadaşlar yapmıştır ama nereden aldıklarını bilmiyorum’’ dedikten sonra gazetecilik dürtüsüyle ikinci kanala geçtim ve telefondaki hanımefendiye bu davranışının yanlış olduğunu söyledim. Hatta kendisine, ‘’Siz cümlelerinize abonelik faturamızdan girip, ardından yaptığımız haberi neden yapıp yapmadığımızı sorgulayamazsınız. Ne yani (bizde faturanız var niye böyle yapmaya mı getiriyorsunuz) demeye getiriyorsunuz dedim. Faturamızı da lütfen geri iade edin’’ dedim.
Hanımefendi ‘’hayır hayır kesinlikle böyle bir şey yok. Beni yanlış anladınız’’ diyerek savunmaya geçti. Israrla faturamızı göndermesini söyleyerek kendisine iyi günler dileyip telefonu kapattım.
O hanımefendi üzerine vazife çıkartıp bizi kendi inisiyatifiyle mi aradı yoksa birileri mi arattırdı bilemiyoruz. Ama şunu bilmelerini isteriz ki ‘’Abone olduk aleyhimizde yazamazsınız’’ kelimesini bizim gazeteye diyemezler.
Özcan Aladağ ve ben yılların gazetecisiyiz. Neyin haber olacağını, neyin haber olmayacağını gayet iyi biliriz. Bu gazeteyi aldığımız günden bu yana da kente ve herkese karşı yapıcı gözle baktık, bakmaya da devam edeceğiz. Ha eleştirel yazdığımız haberlerde olmadı mı elbette oldu, ama bu haberlerimizde gazetecilik çerçevesinde yapılmıştır. Kimseye hakaretler edip, belden aşağı vurmadık vurmayız da. Eleştiri mahiyetindeki haberlerimiz bundan sonrada gazetecilik çerçevesinde olacaktır. Kimse bize gazetecilik dersi vermeye de kalkmasın.
Yazımı da yaptığımız haberle bağlayayım ve telefon açıp bu haberi nereden aldığımızı merak eden hanımefendinin de merakını gidereyim.
Haberi arkadaşlarımız Adana Hacı Sabansı OSB’nin da üyesi olduğu Organize Sanayi Bölgesi Üst Kurulu şu (OSBÜK) verilerinden derlemiş. Eğer zahmet edip sadece başlığa bakmayıp haberin tamamını okusalardı kaynağın neresi olduğunu da öğrenirlerdi. Böylece sabah sabah telefon açıp moralimizi bozup, bana da bu yazıyı yazdırmazdı.