Toplumun her kesiminden geçinemiyoruz feryadı yükselmeye başladı. Sokakta kime rastlasanız, hangi aile meclisinde oturup konuşursanız konuşun ilk konu ‘Ne olacak bu halimiz?’ sorusuna yanıt aramak oluyor.
Emekçiler isyanda, kadınlar, evin reisleri, çocuklar, eğitimciler, çiftçiler, esnaf ve tüm meslek erbabı, geçinememekten şikâyetçi.
Bu şikâyeti nedense kimse görmüyor!
Önemsemiyor…
Ülkede tüm imkânlar adeta zenginlere yönelik kullanılıyor algısıyla insanlar artık kemer sıkmaktan kemerde delik kalmadı diyebilecek noktaya geldiler.
Yoksulluğun önüne geçmekle görevli olan hükümetin ise hala geride 2 yıl kaldığına dair ‘dişinizi sıkın’ önerisini bu halk nasıl göğüsleyecek? Onu da inanın çok merak ediyorum.
Gerçek enflasyon TÜİK’in rakamlarının en az iki katı.
Eti, peyniri, sütü, yoğurdu, bakliyatı geçtik mevsim sebzelerinin kilosu bile ortalama 100 TL. Ortalama bir ev kirası da 15 bin TL.
Oysa emekli maaşı 12 bin 500 TL.
Her iki çalışandan biri de açlık sınırının çoktan altında kalan 17 bin 2 TL’lik asgari ücretle çalışıyor. Yine kamu emekçilerinin maaşı emekli olduğunda 1/3’e düşüyor.
Mutfakta tencere kaynamıyor…
Çocuklar yeterince beslenemiyor. Hastalıklar beslenmeden kaynaklı olarak artmaya başladı.
Sermaye, patronlar ise mutlu…
Çünkü bütün imkânlar onlara seferber edilmiş gibi. Ülkenin ekonomisinden sorumlu Sayın Mehmet Şimşek ise sanırım kulağını kapatıp üzerine yatmış gibi bütün feryatları, halktan gelen ‘geçinemiyoruz’ feryatlarını duymazlıktan geliyor.
Kaldırım üzerinde yıllarda işportacılık yaparak 3 çocuğunu yüksekokullarda okutmuş bir babanın feryadını buradan dile getirmek istiyorum.
“3 çocuğumu nasıl okuttuğumu bir ben bilirim. Açlık ve sefalet içinde yüzerek onları okuttum. Okuttum ama iş yok. Boş geziyorlar. Şimdi onlara ekmek parası götürmek için çırpınıyorum”
Evet, herkes çırpınıyor. Geçim için artık insanlar son noktaya gelerek isyan etmeye başladı.
Bence bizi yönetenlerin acilen bu feryatlara kulak vermesi gerekiyor.
Hal ve gidişat hiç ama hiç iyi değil…