15 Temmuz 2016 tarihindeki hain terör örgütü olan FETÖCÜLERİN ülkemizi derinden yaralayan ‘kalkışma’ sonrası, rayından çıkan olayları yeniden disipline etmek üzere ‘Olağanüstü Hal’in ilan edilmesi yerinde ve isabetli bir olaydır.
Sarsıntı geçiren düzenin yeniden tesisi için, gerekli tedbirlerin alelacele alınması noktasında ‘Kanun Hükmünde Kararname’lere ihtiyaç vardır. Bu husus da halledilmiş durumdadır.
Ancak çıkan ve çıkması muhtemel olan ‘Kanun Hükmünde Kararname’lerin insan hak ve hürriyetlerine aykırı olmaması, hukuki esaslara dayanması çok önemlidir.
Çünkü ‘Olağanüstü Hal’lerde, ‘Cadı Kazanı’nı kaynatmak için, her zaman olduğu gibi namertler harekete geçerler. Asılsız ihbarlar, iftiralar, gerçek dışı açıklamalarla milleti bizar ederler. Vicdanları sızlatırlar.
Onun için yapalım derken yıkmamaya dikkat edilmeli, meydana gelen saflaşmanın bozulmasına imkân verilmemeli, suçlularla masumlar aynı kefeye konmamalıdır.
Yani müdellel olmayan ihbarlar ka’le alınmamalı, güven ortamını zedeleyici her türlü hareketten uzak durulmalıdır.
Elbette ki olağanüstü hallerde bazı aksaklıkların, istenmese dahi olması muhtemeldir. Zira meseleler her geçen gün yığın yığın büyümekte ve çözüm beklemektedir.
Bundan dolayı ayıklamada aksaklıklar, yanlışlıklar olabilir.
Ancak kin ve nefretle insanlara muamele edilmemeli, hiçbir insana potansiyel suçlu olarak bakılmamalıdır.
Hemen belirtelim ki, ‘kantarın topu’ adaletle tutulursa, şikâyetler, ihbarlar azalacak ve böylece meydana gelen gerilim de azalacaktır. Bunun sonucunda ortam gevşeyecek ve herkes de mutmain olacaktır.
Yoksa ‘Kanun Hükmünde Kararname’den de beklenilene ulaşmadan, zorlamalar olur. O zaman da umutsuzluk ve tedirginlik ülkede zirve yapar, insanlar karamsarlığa yuvarlanır.
Yapılması gereken işler, soruşturmalar, sorgulamalar, gözaltına almalar ve tutuklamalar ‘Hak Terazisi’ne uygun olmalı, keyfiliğe asla gidilmemelidir. Memleketin ve milletin selameti ancak böyle sağlanabilir.
Meydana gelen hadiseler son derece ürkütücü ve düşündürücüdür. Bu durumu hiçbir vatansever elbette ki onaylayamaz. Ancak ‘kantarın topu’ adaletten şaşarsa, o zaman da başka sıkıntılar doğar.
Hemen belirtelim ki, toplumun asla onaylamadığı kalkışmalar, ancak delilerin yapacağı iş olur.
Aklı başında olan insanlar, bu nevi olaylara, olayları hazırlayanlara yandaş olmaz.
Alışkanlık haline gelen ve ülkenin mahvına sebebiyet veren bu antidemokratik uygulamalara geçit vermez, vermedi de.
Bundan sonra, bu tarz olayların olmaması için hükümet önemli kararlar almaktadır. Elbette herkese yaptığının hesabı sorulacak. Böylece devletin içinde çeteciliğe soyunmak isteyenlerin önü kesilecektir. Bu hususta gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasına hiç kimsenin itirazı olamaz.
Düzenin yeniden dizaynı için temel nitelikteki taşlar mutlaka gediğine konmalı ve bir daha yerinden oynatılamayacak tedbirler alınmalıdır.
Bizler kadim bir medeniyetin fertleri olarak, batı ülkelerini de aşan demokratik bir hukuk devleti modelini mutlaka ülkemize yerleştirmeli ve dünyaya örnek olmalıyız. Gerekirse de, can feda etmeliyiz.
Merhum milli şairimiz Sadettin Kaplan bir beyitinde;
Türküler seni söyler ‘Türkiye’m diye diye
Bir karış toprağına canlar feda Türkiye
heyecanını duymalıyız. Bunun için de bu dönem sabırlı ve itaatkar olmalıyız. Lüzumsuz inatlaşmalardan uzak durmalı, memleketin lehine olanları alkışlamalı, ancak haksızlığa karşı da dik durarak, haykırmasını bilmeliyiz.
Kalın selametle.