Türkiye’nin ağır ekonomik koşullar altında ezildiğine dair her gün televizyonların ana haber bültenlerinde haberler izliyoruz. Ülkenin gerçeklerini çarşı pazar dolaşarak ortaya koymayan muhabirler, sokak röportajları da yaparak halkın bu konudaki şikâyetlerini dile getiriyorlar.
İyi de ediyorlar. Belki bir yetkili çıkıp durumdan haberdar olurlar.
Hoş, onların alışveriş yaptıkları yer neresiyle o yöneticiler çok rahatlar. Sanki oraları yangın yeri değil.
Onların kazanları kaynıyor! İşleri ise tıkır…
Belirli dönemlerde sokak röportajlarında yurt dışında yaşayan yurttaşlara denk geliyoruz. Bu yurttaşlar, Türkiye’de her şeyin ucuz olduğundan bahsedip mevcut merkezi yönetime adeta övgüler düzüyorlar.
Elbette düzecekler…
Çünkü yurt dışındaki maaşlarıyla Türkiye’de krallar gibi hareket edebiliyorlar.
Bir Euro 30 liraya gelmiş dayanmış. Niye mutlu olmasınlar. Yurt dışından getirdikleri para ile Türkiye’de her şeyi ucuza alıyorlar.
Ve sonrasında çıkıp pahalılığı sanki kanıtsamış gibi hareket ederek bize de ‘Allah yardımcınız olsun!’ diyerek alay eder gibi hareket ediyorlar.
Ülkede ekonomiyi ayağa kaldırma adına atılan hamlelerin vatandaşın sırtına yük yükleme anlamına geldiğini görmeyen var mı? Bunu hissetmeyen var mı?
Ne alırsanız alın peşin vergi ödüyorsunuz. Daha aldığınız ürünü tüketmeden dolaylı vergi ile devlete kazandırıyorsunuz.
Altından kalkılamayacak durumdaki insanların yükünü ne zaman hafifletecekler? Orası da karanlık!
Yurt dışında gelen Türklere bir tavsiyem olsun. Yiyorsunuz, içiyorsunuz. Gül gibi tatilinize yapıyorsunuz. Çoluğunuzu çocuğunuzu bedava denilen rakamlarla evlendiriyorsunuz. Bir de ülkenin ekonomisi çok iyi gibi davranıp bizim moralimizi bozmayın…