Son yıllarda dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden oluyor. İklim değişikliği, dünyada nüfusun artmasıyla beraber sağlıklı gıdaya ve suya ulaşımı zorlaştırıyor.
İklim değişikliğinin en önemli etkisi suda olacak. 2025 yılından itibaren dünya genelinde 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağı dile getiriliyor. Ülkemizde 98 Milyar metreküp yerüstü, 14 Milyar metreküp yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su miktarı bulunuyor. Bu miktarın 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü sanayi ve içme-kullanma olarak kullanılıyor. Yani kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise bin 302 metreküp. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımızı gösteriyor.
İklim değişiklinin etkileri bu miktarın azaltılması gerektiğini bize söylüyor. Bu söyleme kulaklarımızı kapatırsak gelecekte bir damla suya hasret kalacağız. Her geçen yıl nüfus artışının etkisiyle kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız azalıyor.
Ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8.5 milyon hektar iken sulamaya açılan arazi miktarımız 7,1 milyon hektar civarında. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Sulama randımanı oldukça düşük. Kaynaktan tarlaya gelene kadar suyun önemli bir kısmı kaybediyoruz. Sulama kanallarının önemli bir kısmı eskimiş durumda ve açık. Sulama kanallarını yenileyerek kapalı sisteme geçilmesi şart gibi görünüyor.
Bunların yanında verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bir an önce terk etmeliyiz. Vahşi sulama yöntemi hem sulama maliyetini artırıyor hem de çiftçiye hiçbir yarar getirmiyor. Aksine daha çok zarar ettiriyor.
Suyu bilinçli kullanmaları için çiftçilere eğitim verilmeli. Su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini kurmalarını sağlamalıyız. Bunun içinde teşvik ve kredi oranlarını artırmalıyız.