Dava bilincinden yoksun insanların partide görev almaları,
Hak etmeyen liyakatsiz insanların üst düzey makam ve mevkilere gelmesi,
İsraf, yolsuzluk, rüşvet vb. ile ilgili iddialar,
İşsizlik, ekonomik ya da toplumsal sorunlar değildir AK Parti'nin en büyük günahı.
Hatta adalet ile ilgili tartışmalar ve son günlerde sıkça şahit olduğumuz sosyal medya adaleti de değildir.
Ak Parti'nin en büyük günahı gençlere ve eğitime yeterince önem vermemesidir.
Şu an ilk kez oy kullanma çağına gelmiş gençlerin çoğu gözlerini açtığında Ak Parti iktidarını başta gördüler. O gündür bu gündür de Ak Parti hep tek başına iktidardı ancak sadece gençlerin oy kullanacağı bir seçim yapılsa Ak Parti ilk 5'te bile çık(a)maz.
Çünkü iktidar sahipleri gençlerin dilini anlamadılar, anlamak da istemiyorlar.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde 'Metrolarda Ücretsiz İnternet Uygulaması' ile ilgili tartışmalarda da buna bir kez daha şahit olduk.
Uygulamayı teklif eden meclis üyesine Ak Parti'li bir Belediye Başkanı ve Meclis Üyesi 'internetçi arkadaş' diye hitap edip, onu ve teklifini küçümseyebiliyor.
Seçim dönemi olmasa da 'Bugün seçim olsa kim kazanır?' şeklinde anketlere her dönem itimat eden Ak Parti yönetimi keşke bu araştırmalarını biraz da gençler üzerinde yapabilse.
Gençler, artık bu iktidara güvenmiyor. İyi bir gelecek hayalleri yok. Hayalleri olmadığı gibi standart bir yaşam sürme ile ilgili bile büyük kaygıları var.
İmkânı olan bir an önce ülkeyi terk ediyor ve bu hayali kuran gençlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Savunma sanayinde, teknolojide, sağlıkta birçok devrime imza atan ve atmaya devam eden, bu başarıları ile de göğsümüzü kabartan bu iktidar maalesef gençler konusunda sınıfta kaldı. Bunu zaten Sayın Cumhurbaşkanımız da birçok ortamda dile getiriyor.
Ak Parti'nin en büyük günahlarından birisi de Milli Eğitim alanındadır.
Siz bakmayın adının başında 'milli' olduğuna. Bu eğitim sistemi ne yerlidir, ne milli.
Ak Parti iktidara geldiğinden bu yana Milli Eğitim Bakanlığı'na atanan istisnasız herkes sistemden yakınmış ancak hiç birisi bu toplumun gerçek ihtiyacı olan sistemi kuramamıştır. Kuramadığı gibi yaz-boz tahtasına döndürdükleri uygulamalarla hem öğrencileri hem de velileri canından bezdirmiştir. Hatta öğretmenleri bile.
Bugün, okullar pandemi sürecinin gölgesinde açıldı. Okul öncesi ve ilkokul 1. sınıflar örgün öğretime başladı. Ayrıntılarını zaten başka yerlerde bulacağınız konuyla ilgili bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum;
'Milli Eğitim Bakanlığı tüm öğrencilere bedava dağıtacak' başlığı ile verilen bir haber okudum geçen gün. Öyle ya tüm öğrencilere bedava dağıtılacaksa bu çok önemli bir şey olmalıydı. Haberin ayrıntılarını okuyunca büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Çünkü tüm öğrencilere bedava dağıtılacak denilen şey maskeydi.
Piyasada son kullanıcının 25 kuruşa alabildiği maskeyi bedava dağıtmayı marifet sanıyordu bizimkiler.
Ancak her fırsatta iktidar trollerinin çok söylediği ifade ile 'bizi kıskanan' Almanya tüm öğrencilere ücretsiz tablet dağıtma kararı almış ve bunu bizzat Başbakanları açıklamıştı.
Okulların 'her şeyi ile' örgün öğretime hazır olduğunu yine bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı açıkladı. Sanırım 'okullar' derken kendisinin ki gibi özel okulları ve görece daha varlıklı ailelerin olduğu semtlerdeki 'parası olan' okulları kastetti. Zira tanıdığım, görüştüğüm yaklaşık 50 okul idarecisinden 5'i bile "Biz örgün öğretime tam olarak hazırız" diyemedi.
Başta bu ilin Milli Eğitim Müdürüne ve sonra Milli Eğitim Bakanı'na soruyorum;
Bugün Adana'daki okullarda görevlendirilen kaç temizlik ve güvenlik personeli var?
Bu sayı okulların yüzde kaçına tekabül ediyor?
Peki, bunu ülke geneline yaydığımızda bütçe ayırmadığınız okulların yüzde kaçı gerçekten temizlik ve güvenlik sorununu çözerek örgün eğitim vermeye hazır?
Milletin aklıyla alay etmekten vazgeçip gerçekten yerli ve milli bir sistem kurmadıktan sonra, gençlerimizi gerçekten yerli ve milli duygularla yetiştirmedikten sonra kimse kusura bakmasın. Ak Parti ağzıyla kuş tutsa anlamı yok.
ABD gibi Çin gibi bir süper devlet olmaktansa kendi kendimize yeten, gelişmemiş ancak milli ve manevi değerlere sahip bir devlet çatısı altında yaşamayı yeğlerim.