Dün sosyal medyada Grup Yorum ile ilgili bazı paylaşımlar görünce konuyu biraz daha araştırdım. Mesele Grup Yorum’un ilkokul müsameresi, ergen atarı şeklindeyaptığı bir açıklamayla ilgiliydi. Bu konuya daha sonra döneceğim ama önce bilmeyenler için Grup Yorum hakkında bazı gerçekleri ifade edeyim.
Kullandıkları argümanlar ve iyi yaptıkları algı yönetimiyle Türkiye’de yıllardır en çok takip edilen müzik gruplarının başında geliyor Grup Yorum.
Birçoğumuzun zaman zaman çarşı pazarda bile şarkılarını/marşlarını duyduğu bu grup, DHKP-C terör örgütüne insan kaynağı oluşturan ve teröristlerin motivasyonunu arttıran şarkılarıyla meşhur.
Konserlerinde; 2015 yılında Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit eden teröristlere ölmediler, ölmeyecekler diyerek methiyeler düzen, ağıtlar yakan Grup Yorum’un tek sabıkası bu değil.
Silahlı mücadeleyi öven şarkılarını neredeyse her albümlerinde bulmak mümkün. İyi güzel de kime karşı bu silahlı mücadele; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve vatandaşlarına karşı.
Halkçı olmakla övünen bu insanların en büyük düşmanlıkları da halka. Gariban çocukların beynini yıkayarak kendi emelleri uğruna katline sebep oluyorlar. Örneğin daha 16 yaşında kandırılarak terör örgütüne katılması sağlanan nice genç ya öldürüldü ya da hapishanelerde ömür çürütüyor. Bu çocukların aileleri perişan durumda ancak bu durum DHKP-C’nin de arka bahçesi olan Grup Yorum’un da umurunda değil. Çünkü onlar için önemli olan, varsa yoksa kendi kör ideolojilerinin devam etmesi.
Karakola saldırı hazırlığındayken polisler tarafından öldürülen terörist İbrahim Çuhadar’ı canlı yayında savunabilecek kadar gözleri dönmüş durumda. Yine bir başka terörist Sibel Yalçın'a İstanbul’u uyandıran kahraman gözüyle bakılıyor. Adına şarkılar yazılıyor. Bunlar gibi onlarca örnek yazabiliriz.
Grup Yorum son olarak adını üyelerinin başlattığı açlık grevleriyle duyurdu. 324 gün boyuncaölmek için aç kalan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, 07 Mayıs 2020’de hayatını kaybetti.Grup Yorum üyelerinden Helin Bölek 3 Nisan’da, Mustafa Koçak da 24 Nisan’da yaşamını yitirmişti.
Siz bakmayın açlık eylemlerinin adına oruç, pisipisine ölümlerin adına şehadet dediklerine. Bu insanların en büyük düşmanlığı dine. Din deyince de herhalde Yahudilik ve/veya Hristiyanlığa ya da diğer dinlere düşmanlık olmadığını sadece İslam karşıtlığı ile ün yaptıklarını belirtmeye gerek yok sanırım.
Geçtiğimiz gün akşam gündemde olmalarının nedeni de işte bu açlık eylemleriyle ilgiliydi. Grup üyelerinden Dilan Ekin ölmek istemediğini, yaşamayı tercih ettiğini söyleyince beyinlerinin arkasındaki gerçekleri ortaya döktüler.
Sorsanız bu şahıslar insan canlısı, özellikle kadını yücelten bir dava(!)nın sahipleri değil mi?
Bir kadınla hain diyorlar, alçak diyorlar, satılmış diyorlar, beyni kirli diyorlar. Daha neler neler… Yazdıkları cümle aynen şu; Dilan Ekin selam vermeye değmeyen birisidir… Dilan Ekin’i gördüğünüz yerde yüzüne tükürün, lanetleyin.
Bu ne demek biliyor musunuz? Açıklama Dilan Ekin’in resmen ölüm fermanı. Neden böyle diyorum? Çünkü 2005 yılında Grup Yorum'dan ayrılan Metin Kahraman da darp edilerek ölmek üzereyken hastane önüne bırakılmıştı. Grup Yorum o zamanlar Kahraman'ın hayranları tarafından dövüldüğü öne sürülmüştü.
Dün akşamdan beri Dilan Ekin’i, adı önemli değil bir kadını savunan sol bir kurum, kuruluş ya da siyasi partiye şahit olmadım. Buna şarkılarını siyasi malzeme yapıp, seçim meydanlarında söyleyen/söyletenler de dâhil.
Yani kadını, emeği, düşünceyi ve fikri yüceltme adına söylenen sözlerin hepsinin onlar adına boş bir balon olduğunun bir resmiydi yapılan açıklama ve ardından yaşananlar.
Devlet, Grup Yorum konserlerini iptal ederek üzerine düşeni, gençliği bu terör sevdalılarından korumayı kısmen başardı ancak onların şerrinden başta Dilan Ekin olmak üzere tüm kadınları ve gençleri, hatta tüm vatandaşlarımızı koruması lazım.