Kimsenin kendisini ayık görmediği Halil Sezai adlı nameli sözler icracısı yine bir vukuatla gündemde. Zaten memlekette kendinden konuşturup para kazanmanın yolu vukuat çıkarmak, ona buna sataşmak ve toplumun çeşitli kesimlerinin 'kutsal' gördüğü değerlere saldırmak oldu.
Her dönem dini değerleri kullanarak prim yapmaya çalışan şarlatanlara şahit olduk toplum olarak. Anlaşılan olmaya da devam edeceğiz. Allah'ın yüce adını haşa ağızlarında sakız eden bu şarlatanlar kendilerince 'bir anlık gaflet' bahanesine sığınıp kendilerinin de 'kul' olduğunu söyleyerek bin bir özür diliyorlar iş işten geçtikten sonra. İşin daha tuhaf tarafı bu insanlara siyasetçiler de her dönem arka çıkıyor, toplumun belli kesimi de.
Allah'ın adını andığı için Müslüman zannettiği ve derdine bir vesile olmasını umut ettiği şahısların şarlatanlığını görenler ise ışık görmüş tavşan gibi şaşkın şakın bakıyor etrafına ne söyleyeceğini bilmeden. Hâlbuki inandığını iddia ettiği dini biraz araştırsa en fazla cehalet ile mücadele ettiğini bilir.
Din maskesini takarak din bezirgânlığı yapan bu gurup ile en çok mücadele etiğini söyleyenler ise Atatürk maskesi takarak Atatürkçülerin sırtından geçinenler. Görece daha kültürlü olduklarını iddia eden bu gurup ise akıl almaz bir şekilde inandığı değerleri sadece bir kültürel miras olarak gören ancak anlamını asla idrak edememiş ve neyi savunduğunu bilmeyen, körü körüne kendilerine öğretildiği şekliyle inandıkları şeyin Atatürkçülük olduğunu sanan insanlardan oluşuyor.
Hal böyle olunca da kandırılmaları kolay oluyor. Diyelim ki Atatürkçülük maskesini takmış birisi Atatürkçülerin sırtından kazandığı milyon dolarlar ile ülkenin en güzel beldelerin birinde, deniz kenarında muhteşem bir villa alsın. Bu villanın yeri yetmeyip bir de kaçak yapı ile arsasını genişletsin, sağa sola kanun dışı inşaatlar yapsın. İşte bu olay kamuoyuna yansıyınca maskeli balonun düzenleyicisi bu şahıs hemen maskesini takarak ekranların karşısına geçince peşinden sürüklediği sözde kültürlü kesim onca kanunsuzluğu savunuyor. Çünkü sevdikleri o kişinin başına gelenler güya Atatürkçü olduğu için geliyor.
Bu iki guruba mensup insanların en bariz örneği inandıklarını söyledikleri ideolojileri sadece şekilden ibaret sanmaları. Din maskesi takanların müritleri cübbeyle, sarıkla imanlarını tamamladıklarını düşünürken, Atatürkçülük maskesini takanların takipçileri ise rakı masaları ve Atatürk rozetleriyle Atatürkçü olduklarını sanıyorlar.
Bugüne kadar çalıştığım medya kuruluşlarına gelen stajyerlerin büyük çoğunluğu Atatürkçü olduğunu iddia ediyordu. Belli internet sitelerini ve gazeteleri takip ediyor, belli televizyonları izliyor ve belli yazarların yazı ve kitaplarını okuyordu. Böylece Atatürkçülüğünü tamamlamış olduğunu düşünüyordu ancak tamamı (abartmadan söylüyorum biri dahi hariç değil tamamı) Atatürk İlke ve İnkılaplarını bilmeyen, Nutuk'u okumayan çocuklardı.
Toplumun bu kesimlerini kandırmak da işte bu yüzden bu kadar kolay. Neye iman ettiğini bilmeden o ideolojinin peşine düşersen kandırılman da kolay olur elbet.
Halil Sezai denilen müptezel de işte bu boşluğu görmüş olacak ki şimdiye kadar taktığı maskeyi çiçek ve böcek paylaşımlarıyla taşımayı başardı. Herhangi bir konuda biraz tepki görünce hemen maskesini taktı. Dünkü olayda da gördük bunu.
Kelime-i şehadet’i ezan sanacak kadar cahil bu nameli sözler icracısı; 67 yaşında, kalp hastası olduğu söylenen yaşlı bir adama 'Allah ne verdiyse' dalıp adamı hastanelik etmesinin bahanesini de yine maskesini takarak bertaraf etmeye çalıştı. İşin garibi aralarında eski/yeni milletvekili ve avukatlar da (ki çoğu şiddete karşı olduğunu her fırsatta dile getiren tatlı su solcuları) Halil Sezai'yi savunma ve aklama yarışına girdiler.
Bu kafayla bu ülke bir arpa boyu yol gidemez. Zira ülkede yerli imkânlarla milli uçan araba yapan insanlara destek vermek yerine sırf siyasi olarak kendileri gibi düşünmüyor diye "4 leğenle uçan 1 damat" yazan sözde aydın, çağdaş, Atatürkçü maskesiyle milyonlar kazanan ve her gün televizyonlarda arzı endam eden utanmazlar var.
Onlara inat birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi pekiştirmeli ve farklı görüşlerdeki insanlara saygı duymayı öğrenmeliyiz. Muasır Medeniyetler seviyesine ancak böyle ulaşabiliriz. Muhtaç olduğumuz kudret Anadolu’nun asil değerlerinde saklıdır. Vahşi Batı'da değil.