Bu yazı ucundan kıyısından bir şekilde bu şehrin yönetiminde söz/pay sahibi olup da bugün bulunduğumuz konuma gelmemize katkı sağlayan herkese ithaftır. (Lafın tamamı aptala söyleneceğinden; "Onların dışındakiler üzerine alınmasın" diye özellikle bir cümle kurmak istemiyorum).
Gerçekten merak ediyorum; Hiç mi acımıyorsunuz bu şehrin insanına? Şehrin dokusunu, kültürünü, tarihini, kendine has duruşunu bozarken yüzünüz hiç mi kızarmadı/kızarmıyor?
Yahu! Bu şehir ülkenin lokomotifiydi. Hadi! Kabul, lokomotiflerindendi. Kendisi gibi üç şehir zor bulurdunuz. Şimdi öyle mi ya?
Atanmışlar zaten atanmış olduklarının bilinciyle sahip çıkmadı kente. Şehrin geleceği yanarken saçlarını tarıyordu onlar. Bugün varlar ise yarın nasılsa yoktular. Kuruldular masalarına gelen ağam, giden paşam. Çay, kahve eşliğinde yok oluşunu seyrettiler bir halkın. Çünkü kendi karısını, kızını, çoluğunu-çocuğunu bankamatikçi olarak yerleştirmişlerdi bile bir yerlere.
Seçilmişler... Onlara zaten diyecek söz kalmadı. Yatacak yerleri de yok. Toprak bile kabul etmiyor ki ölmek için yalvaran ama hala ölemeyenler var aralarında. İdeolojik saplantılarına kurban ettikleri kent insanını bir de elerindeki ekonomik güçle vurmaya çalıştılar. Bilerek ve isteyerek mahrum ettiler ki her şeyden, böylece kapısına gelip el pençe divan dursun insanlar önlerinde. Ayaklarına kapansın istediler.
O filmdeki meşhur replikte olduğu gibi; "Vallah! Sataram köyü ha!" dediler. Dünyanın en büyük köyü haline getirdikleri bir zamanların kutup yıldızı olan şehrin ışığını söndürdüler.
Biz de köy (!) satılmasın diye boyun büktük. Her şeyimiz elimizden yavaş yavaş alınırken üç maymunu oynadık. Bize dokunmadığı müddetçe yılanın bin yaşaması için çabaladık. Ne oldu sonra; Başı kesik horoz gibi nereye koştuğumuzu bilmeden bir oraya bir buraya savrulup durduk. Babası belli olmayan çocuklar gibi ortada kaldı köy ahalisi. Bu muydu bize reva olan?
Her tarafı cennetten bir köşe olan şehri cehenneme çevirmeyi başardılar. Bunu da öyle tereyağından kıl çeker gibi, bize hissettirmeden de değil, göstere göstere, acıta acıta, bağırta bağırta yaptılar. Hiç de utanmadılar. İşin tuhafı; Bugün tüm yüzsüzlüğü ile sokakta gezenlerine bakın eserleri ile de gurur duyuyorlar.
Geldiğimiz noktaya bakın, şehirle ilgili tartıştığımız konuları düşünün ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Hadi bir de şöyle bir soru sorayım; Bugün en başından en kıçına makam sahiplerine bir sorun bakalım şehir ile ilgili bir planları var mı? Yani planları mutlaka vardır da şehri geliştirebilecek, yeniden devler ligine yükseltecek, kültürünü koruyacak önemli ve gerçekten kentin ihtiyacı olan plan/programları var mı? Yoktur da velev ki varsa hemen ardına şunu ekleyin; "Onu yapacak yürekleri (!) var mı?" (Ne kadar kibar olduğumun farkındasınız değil mi? Yoksa yürek yerine yazabileceğim başka bir organ mı yok?)
Yazı başlığın devamını getirecek şekliyle şunları da sorun mesela;
Yaptığınız işin gerçekten hakkını verebiliyor musunuz?
Yaptığınız işin ardından kafanızı yastığa rahat koyabiliyor musunuz?
Yaptığınız işin sonunda dua mı alacaksınız beddua mı?
Son tahlilde kısa bir süre sonra bu ya şehri daha berbat hale getirmesi için birilerine yeniden yetki vereceğiz ve "Al bizi daha fazla geriye götür" diyeceğiz ya da "Yeter! Artık söz, bu kentin gerçek sahiplerinin" diyerek makus talihimizi yenmesi için bir isme yol açacağız. Peki, o isim nicec ahlaksız işlerin döndükten sonra isimlerin yer aldığı listelerde olabilecek mi? Ya da daha açık soralım; Kim o isim?
- Bu yazının içeriğine bir şehrin ismini özellikle yazmadım. Çünkü başta da belirttim. Lafın tamamı bu köşenin okuyucularına söylenmez. Onlar benim nereden ve kimden bahsettiğimi çok iyi anladılar ve şunu da biliyorlar; Bu yazıda hedef alınan kim varsa onlar da direkt kendilerine yazıldığının farkındalar.
Yüreğine sağlık kardeşim o seçilmişler hala şehrin emekçileri ile uğraşıyorlar seçimde kendilerine oy vermediler diye personeli degişik birimler arasında mobbing yada sürgün e devam ediyorlar bunlar mı şehre kimlik kazandıracak yeniden lokomotif yapacak tazık ki ne yazık bu şehre
Göz önündeki caddelerin iyi durumda olsa bile asfaltlarımı yeniliyorlar. Bu ne vicdansızlık. Bu nasıl bir zulüm.