Tok açın halinden anlıyor da, aç tokun halinden anlıyor mu peki? Aç yine cahil bu konuda, zira zenginin yokluğu, açlığı, acizliği deneyimleme şansı var.
Ya aç olan, fakir, yoksul insan? Anadolu’nun bozkırında doğmuş 6 çocuktan biri olan Mehmet, doğunun verimsiz, çorak toprakların da doğmuş olan Elif’in hayatı boyunca zenginliği hiç hissedememe, anlayamama yaşayamama haline ne demeliyiz mesela?
Lüks otellerde, temiz giyimli garsonların servis yaptığı adını bilmediği yemekleri yeme şansı hiç olmayacak mesela ne Mehmet’in ne de Elif’in?
Güvenlikli, havuzlu, spor salonlu, temizliği hizmetlilerce yapılan, milyon dolarlık lüks sitelerde ki yaşamı hayatı boyunca tadamayacak olmasına ne demeliyiz mesela?
Her Ramazan’da devlet büyüklerinin bir gecekondu da, fakir sofrasına konuk olmasını biz anlıyoruz, elbette. Bakın hepimiz eşitiz aslında, hepimiz aynı sofradan yemek yiyebiliyoruz, dünya denilen bir handır, yürüyoruz gündüz gece, ver mehteri kısaca...
Dünya da her fani fakirliği, yoksulluğu bilir, krallar dahi hayatların da zaman zaman “yokluk” yaşamışlardır, bilirler. Peki, bize her defasında “fakir” güzellemesi yapılmasının amacı nedir? Sistem, egemen güçler ve din her defasında paylaşmak, kardeşlik derken ne anlatmak istiyor? Şükredin mi diyorlar?
* * *
Nasreddin Hoca fıkrasında, sofranın en zengin tarafında olup, tıka basa yiyen adamın her defasında hem yiyip hem de off’layıp” öldüm öldüm” demesine sinirlenip, tepsinin zengin kısmını kendine çevirip, ”ver şunuda biraz da biz ölelim” demesi gibi sanırım artık fakirin de masanın iyi tarafını zenginlik tarafını talep etmesi daha gerçekci olmaz mı? Dünyanın bütün sınavları, cefası fakirlere ama sefası neden hep zenginlere?
Kapitalizm gibi bu maneviyat dünyaları, dinlerin varlığı. Oysa ilahi adalet, Hak dediğimiz kavramlar, global dünyanın basit ekonomik zenginlik ,ifadelerinden daha bağımsız, üstte olmalı, ilahi dediğimiz şey, herşeyi kapsar, evrenselden öte, kainat, ışık yılları mesafeler.
Eşitliği, adaleti var etmek istiyorsak yaşadığımız dünyada, politikalarımızda, öğretilerimizde yapmamız gereken tek şey, hakça, eşitce bir yaşam sağlamanın olanaklarını imkan dahili yapmak.
Fakir dediğimiz halkın büyük kısmı Nasreddin Hoca misali, sofrada ki zenginlikten hakkını, payını gerekirse çekerek almalı, oyunu bozmalı. Yoksa kolilerde, sadakalarda, iftarlarda zenginlik paylaşılmaz.
Oruç tutarak, eşitliği sağlayacağımızı sananlar, kedinin de kasap olmasını bekliyor olmalılar....