Ülkenin dört bir yanı verimli topraklarla çevriliyle ekmezsen, biçemezsen, yaptığın üretimden kazamazsan bu daha “görünenin” ilki! İnsanları kırsalda yaşarken boğdunuz, birlikte yaşayan sokak hayvanlarını köylüyle birlikte kent merkezlerine dek taşıdınız! Şimdi yaklaşan bayram için de bir yandan elinde kurbanlık kesim hayvanları olanlar bir yandan alıcı olanlar fiyatlarından dolayı kara kara düşünmeye başladı!
İşin matematiği şu: tamam, fabrikaların sahipleri olsun; ancak çalışanlar emeklerinin karşılığını almadıkça “bir gün” üretilen ürün de başa bele olacağıdır! Fabrika bolca televizyon üretti, ürettiği televizyonlar “yenmez ki” karın doyursun; alıcı bulmak zorunda! Biriken/ stoktaki ürünü eritmek zorunda! Üretim salt toplumun varsılına yönelik yapılmayıp, dargelirliye de satılmak üzere üretilince; dargelirlinin alım gücü yoksa “onca üretim” ne olacak, kime satılacak, fabrika sahibi “anaparadar” olduğunu nasıl benimsetecek?
***
Zor değil mi? Peki, emekli aylığı onbin lira, asgari ücret onyedibin lira bir de küsürü var; bulunması zor da, onbin lira bile olsa nasıl alıp da kesecek? Satış yerlerine bakın, bir yandan satıcının, bir yandan alıcının acılı çığlıklarını duyuyorsunuz! Öyle uzağa gitmeyelim; bundan beş yıl önce sıkışıklık yaşansa bile kurbanlık satış yapan alanlarda bir heyecan yaşanırdı! Şimdi o da yok!
Yanlış mı söylüyorum; var mı? “İktidar” ağzını açtığında salgın sürecini, o da olmazsa/ aradan onbeş ay geçmesine karşın sorunları çözmüş gibi yüzyılın yıkımı depremi anımsatıyor! Kaçak yapılara “imar affı” getiren, “afla” yurttaşın dayanıksız yapılarını “bedel” alarak bağışlayan başkası değildi ki; sizdiniz! Üstelik bir ayrıntı daha; yıkım kısa bir süre gecikmiş olsaydı, “yeni imar affı” için çalışmalara başlanmıştı bile; yalan mıyım? Bugün içinde bulunulan “çıkmaz” tanımlanırken sayılan gerekçelerin tutunacak yerleri yok; hepsi bilgisizlik, beceriksizlik…
***
Kendine yeten buğdayı, kesimlik hayvanları olan bir ülke değil miydik biz? Buğdayı ekerken, hayvanı beslerken gereksinen girdilerin akaryakıt dışında kalanlarını yerli üretimle elde etmiyor muyduk? Bu ülkede hayvanları beslenmek için saman dışarıdan alındı; biri de çıkıp “beceremedik” demedi! Bakliyatları tüketme konusunda sıkıntı olmamasına karşın, şu an dışarıdan alınmadık hiçbir şey yok!
Sonuç ortada değil mi? Her ne olursa olsun; dışarıya bağımlı duruma getirilişseniz, üretenin üç beş katı fiyattan yemek zorunda kalırsınız! Alım gücünün azalması da, asgari ücretin/ emekli aylığının yetmemesi de, dargelirli katmanını her geçen gün büyümesi de, “açız/ doymuyoruz” siyenlerin satısı da üretmemeye bağlıdır!
Bayramlarda yurttaşın “sevinç” taşımaması da, satış alanlarının boşalması da, alıcı/ satıcı ilişkisinin geçtiğimiz yıllar gibi olmaması da üretimsizliğe, en çokta “iktidarın” beceriksizliğinden dolayıdır! Bu sorunlar ancak “muhalefetin” akıllıca yürüteceği politikalarla aşılabilir; eğer içtenlikle istediğini gösterebilirse “bir umut” var!