“Neler oluyor böyle” sorusunu sormak bitmiyor ki! Bunlar yaşanırken Dünya Sağlık Örgütü’nün ülkemizdeki sözcüleri, Afrika’da can kaybına neden olduğu belirtilen Maymun Çiçeği virüsünün her an için ülkemize de gelebileceğini, geldiğinde “daha ölümcül” olduğunu ileri sürmeye başladılar bile!
Geri dönüp ikibinyirminin mart ayını anımsayın… Anımsanmayacak gibi değildi ki! Apar/ topar maskeden söz ettiler, görsel medyanın hepsinde birden bırakın doğu ülkelerini, gelişmiş sayılan ülkelerde de insanların “zorluklar” içinde yaşadıklarını anlattılar, her kanala yerleştirilen “adı bilinmiş” bir sürü isim “aman dikkat, insanlardan uzak olun, dışarı çıkmayın, çarşıda gezmeyin, kimseye sarılmayın, giysilerinizi kapıda çıkarın, bir metre aralıkla yürüyün” uyarılarını günlerce/ aylarca sürdürürken, “aşı piyasası” daha üç/ beş ay önce görüldüğü ileri sürülen “covid19” adını verdikleri salgının aşısını dünyaya satmak için gün saydılar!
***
Her fırsatta “büyümeden” söz eden “iktidar”, yurttaşlara beşer tane maskeyi dağıtamadı! O güne değin bir liraya perakende satılan maske, piyasa “tokatçılarının” raflarında beş liraya dek alıcı buldu! Ne yapmalıydı insanlar? Medyada yayımlanan “akıldışı” görüntülerde yolda yürürken düşenler, hastane koridorlarında/ sahra hastanelerinde inleyen hasta sesleri, “ayrıntılı açıklama” yapılmadan yaşamımı yitirenlerin “covid19” olgusu olarak gösterilmesi hiç de sevindirici günler değildi!
“İktidarın” beş maskeyi verecek istençten uzak olması, marketlerdeki fiyatların “nedeni bilinmeden” ikiye/ üçe/ beşe katlanması, insanların işyerlerini açamaması, tüm bunların çığırtkanlığını yapanların sayısının her gün artması toplumsal kaygıyı da artırmıştı! Deniyordu ki; aşı ol, temiz ol, uzak ol! Bir küçük çocuğu anımsadım… Annesiyle fırına gelmişti her ne denli “yirmi altı, altmışbeş üstü” olanların dışarı çıkması yasak olsa da çocuk. Sırada beklerken annesine yüz metre ilerideki parkı göstererek “anneciğim, n’olursun parkı bir kez uzaktan göreyim, n’olur bir kez” diye nazlanırken, annesinin parka kadar götürüp geri getirdiğine tanık olmuştum! Çocuklara, çocuklukları unutturulmaya çalışılmıştı!
***
Dünya Sağlık Örgütü bir yandan, ülkelerdeki sözcüleri bir yandan “maymun çiçeği” virüsünün açacağı yaraları saymakla bitiremezken, Covid19’dan adı bildik gelen Mehmet Ceyhan “sözde” yurttaşları aydınlatmak için konuşmaya başladı yine! Sosyal medya hesabından, şişliklerle dolu bir avuç içi görseli paylaşarak “Türkiye’de mutlaka maymun çiçeği virüsü vardır ya da yolcularda mevcuttur. Maymun çiçeği, Covid-19’dan daha ölümcül” diyordu! Şunu da ekliyor: Tanı koymak da COVID varyantındaki kadar kolay değil. En tipik tanısı döküntüdür, döküntünün şekli. Fakat hastalık ilk başta 5-21 gün süren kuluçka süresinden sonra ateşle başlıyor hastalık. Arkasından baş ağrısı, boğaz ağrısı, sırt ağrısı görülüyor. Sonra bu tipik döküntüler ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz günlerde Adana’ya gelen TTB Başkanı Dr. Alpay Azap “Bu hastalığın tanısı zor. Ve hekimlerin gözünden kaçabiliyor. O yüzden çok büyük olasılıkla önümüzdeki haftalarda dünya’nın her yerinden, ülkemizden de olgular bildirilecektir. Ama paniğe gerek yok. Bu kovid gibi bulaşan bir enfeksiyon değildir. Aynı ortamda bulaşmıyor. Bulaş için çok yakın cilt teması, vücut sıvısı, solunum damlacıkları gerekiyor” sözleriyle biraz olsun yüreklere su serpiyordu.
Evet, böyle bir virüs var, ancak “paniğe gerek yok”! Korku yaymaya gerek yok! “Covid-19’dan daha ölümcül” demeye de hiç gerek yok! İnsanlar normal yaşamlarını sürdürürken, emekli/ dargelirli nasıl “alım gücü” olmamasına karşın “yaşamda” kalmayı başarıyorsa, maymun çiçeğine karşı da kendini korumanın yollarını bulacak! Yeniden covid19 günlerini yaşamayı kimse istemiyor! Bilin ki, “neler oluyor böyle” sorusu, en büyük virüs bugün için!