Evet sizlere bir soru: 60 yıllık binadan tarihi eser çıkartılabilir mi?.. Ya da 60 yıllık bina tarihi eser olur mu?.. Birilerine göre olmak zorunda..
Malum olduğu üzere, 63 yıl önce faaliyete başlayan, yıllar önce kapısına kilit vurulan Güney Sanayi Fabrikası'ndan son kalan bölümüe kazma vurulunca ortalık ayağa kalktı..
O binanın tarihi eser olduğunu bile iddia ettiler.. Sit alanı olduğunu ileri sürdüler...
Güney Sanayi'nin 1962'de temeli atılan, 1963'ta açılışı yapılan fabrika binası yıllar önce yıkılırken kimsenin aklına gelmeyen tarihi eser durumu, yapılışı 1953'lerden daha sonra olan binaya sıra gelince birden bire hatırlanıverdi..
Yani yıkılan bir kaç yılı daha eski fabrika binasına tarihi eser demeyenler, ondan daha yeni olan "idari bina" ilan ettikleri yapıya tarihi eser olarak gördüler..
Güney Sanayi'nin idare binası olduğu yazılan çizilen bina, Sapmaz ailesinin, 1953'den sonraki yıllarda, fabrikadaki vardiye değişim saatleri sırasında, işçilerin oturması, dinlenmesi, beklemeleri, çay kahve içmeleri için yaptıkları eklenti…
O binanın yapılış hikayesi, Güney Sanali'den emekli olan yurtaşlardan ya da Sapmaz ailesinin hayatta olan üyelerinden rahatlıkla öğrenebilecek durumdayken, işçilerin dinlenme yeri bir anda idare binası, 1954- 55 yıllarında yapılmış yer tarihi eser ilan ediliverdi..
60 yıllık binaları tarihi eser olarak kabul edeceksek, Adana'nın hiç bir yerinde binalara kazma vurulmaması lazım.. Örneğin, Seyhan Belediyesi'nin meydan düzenlemesi için yıkım çalışması yaptığı mahallelerdeaki evlerin tarihi de Güney Sanayi'nin işçi bekleme binasıyla yaşıt..
Hatta, ondan daha eski binaların sayısı da çok fazla.. Yine, kentsel dönüşüm çalışmalarının yapıldığı Sinanpaşa'da bile o binayla yaşıt bina sayısı o kadar çoktur.. Mesela, bizim ev 1955'lerde yapılmıştı.. Karşımızdaki ev 1950'lerde inşa edilmişti..
Şimdi Sinanpaşa'yı, Mirzaçelebi'yi, Alidede'yi, Sarıyakub'u, eski ve yeni Döşeme'yi, Çınarlı'yı, Hurmalı'yı, İstiklal'i, Sucuzade'yi, Kuruköprü'yü, Havuzlubahçe'yi toptan sit alanı ilan etmeliyiz.. Tabii, Tepebağ, Kayalıbağ'ı yazmaya gerek yok…
Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu'nun, 60 yıllık sıradan binaya tarihi eser kabul edip etmeyeceğini çok merak ediyorum..
Kurul, böyle bir karar alırsa, yukarıda saydığım mahalleler gibi bir çok yerleşim yerini tamamıyla tarihi eser bölgesi kabul edip sit alanı ilan etmek zorunda… İnsan, Güney Sanayi'nin bir eklentisini tarihi eser kabul edenlerin çırpınışlarını görünce, keşke daha öncede gerçek tarihi eserler için aynı çabayı harcalasalardı demekten kendini alamıyor.. Keşke, 120 yılı aşkın bir süre Adana'ya hizmet etmiş olan Seyhan Nehri kenarındaki Devlet Hastanesi binası yıkılırken aynı hassasiyeti gösterselerdi..
2. Abdülhamit'in Adana'ya armağanı olan ve o yıllarda "Gureba Hastanesi" olarak kimsesizlere, yoksullara hizmet veren, sonraki yıllarda "Millet" ve "Devlet Hastanesi" olarak Adanalılar'a sağlık hizmeti vermiş bir bina yıkılırken kimse feryat etmemişti..
Hatta, bugün tarihi eser yıkılmasın diye ortalığı ayağa kaldıranların bir kısmı, abdulhamit'in yadigarının yıkılışını alkışlamışlardı….
Sorumuza dönecek olursak.. 60 yıllık sıradan bi binadan tarihi eser çıkmaz.. Hele hele Adana'nın tarihi yansıtan bir eser hiç mi hiç çıkmaz…
***
Sadık Ahmet'i saygıyla anıyoruz
24 Temmuz, Lozan Antlaşmasının imzalandığı gün… 24 Temmuz'un önemli bir özelliği de, Türk Milleti'nin son yıllarda yetiştirdiği en cesur evladından biri olan Dr. Sadık Ahmet'in uçmağa varış günü olmasıdır…
Sadık Ahmet, yaşamı boyunca Batı Trakya Türklerinin dünyaya ulaşan sesi olmuştu.. Batı Trakya Türklerinin acılarını, çektiklerini dünyaya anlatan isim olmuştu Dr. Sadık Ahmet.. Yaşamı mücadele ile geçen Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türklerine "Türk" diye hitap ettiği için Yunan mahkemeleri tarafından 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştı..
Ömrü boyunca sayısız kez, Batı Trakya Türkleri için verdiği mücadele nedeniyle hapse girmişti.. Defalarca suikastlere uğramıştı..
Batı trakya türklerinin yiğit beği Dr. Sadık Ahmet, 1995'te Yunan suikasti sonucu aramızdan ayrılmıştı..
Bizler için Sadık Ahmet, Rauf Denktaş, Ebulfeyz elçibey ile beraber son devrin son yabgularındandı..
Dr. Sadık Ahmet'i saygıyla anıyorum.. Mücadelesini unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!..
Ruhun şad, mekanın Tanrıdağı olsun yiğit adam…