Dünkü Barış’ta mutlaka okumuşsunuzdur, Adana Trafik Şube Müdürlüğü muhteşem bir denetime imza attı.
Sivil olarak toplu taşıma araçlarına binen ve yolculuk yapan ve yolculuk yapan polisler, trafik kurallarının ihlal eden araç sürücülerini ekiplere bildirdi.. Ekipler de Atatürk Bulvarında o araçları durdurarak sürücülere eza yazdı..
Toplu taşıma araçlarında kısa bir yolculuk yapan sivil ekipler ayrıca, yolculuğun sonunda araçtaki yolculara denetimle ilgili bilgi verirken, trafik kurallarına uyan sürücülere de teşekkür ettiler..
Adana Trafik Şube Müdürlüğü’nün denetim biçimi çok etkili bir denetim biçimidir..
Eğer tüm hatlarda çok değil sadece bir ay aynı biçimde denetimler yapılırsa, Adana’da trafik düzene binecektir..
Sürücüler, yayalarım haklarına saygı gösterip öncelik tanıyacak, gereksiz sollama, yarış, gereksiz yer korna çalma gibi trafik kurallarına aykırı davranmaktan kaçınacaklardır.
İlk başlarda, sürücüler acaba araçta sivil polis mi var diye trafik kurallarına uygun araç süreceklerdir..
Bir ayın sonunda bu davranış sürücüler tarafından kanıksanacak ve vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelecektir.
Uygulamayı yaşama geçiren emniyet müdür, müdür yardımcıları, komiserler ve polisleri gönülden kutluyorum.
İyi ki varsınız..
**
Eyüp Sultan’ın anımsattıkları
Dün akşam, eve gittiğimde, Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nursel Uyanıker’in doktora tezinin okudum.
İstanbul Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı / Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı’nda yapılan “Eyüp Sultan Türbesi etrafında teşekkül eden efsanelerin tespiti ve incelenmesi” adlı tez, adından anlaşılacağı üzere İstanbul’da bir ilçeye adını veren Eyüp Sultan türbesi ve etrafında oluşan söylenceleri ele alıyor.
2010 yılında yapılan tez, 2019 yılında ayrıca kitap haline basılmış ama ben doktora tezinden okudum.
Tezdeki bilgilerle, doksan yaşında Arabistan’dan İstanbul (Konstantiniyye)’a kadar gelmesi mümkün olmayan Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin üzerinden rüyalarla, söylencelerle, tarihle uyuşmayan yaşadığı yıllardan yüzlerce yıl sonra yazılanlarlai hurafe ve uydurulmuş rivayetlerle iki hıristiyan azizinin gömütü “Eyüp Sultan” gömütüne dönüştürüldü.
Hikayeyi bilirsiniz; Fatih Sultan Mehmet Konstantiniyye’yi fethettiği zaman hocası Akşemseddin’den Eyyûb el-Ensârî’nin gömütünü bulmasının istemiş. Akşemseddin de rüyasında gömütün yerinin bulmuş ve padişaha göstermiş. Fatih de oraya bugünkü Eyüp Sultan Cami ve türbesini yaptırmış..
Arap dünyasında başka söylenceler de var ama Türkiye’de yaygın olarak Akşemseddinîn rüyası kabul görmekte..
Yani Eyüp Sultan türbe ce camisinin bulunduğu yerde Bizans döneminde bir manastır vardı ve bu manastırda görevli AzizKosmaz ve Aziz Damyan adlı ikiz kardeşler, rahipliğin yanı sıra hekimlikte yapıyorlar. Bu iki aziz insanlara karşılıksız şifa dağıtıyorlardı. Hıristiyan dünyasında bunlarla ilgili birtakım mucize iddiaları dillendiriliyor. Diğer manastırlar bile, Aziz Kosmaz ve Aziz Damyan adlı ikizlerin bulunduğu manastırın ziyaretgah olduğunu ve insanların buraya gelp şifa bulduklarını inanıyorlar. Hatta bir hıristiyan söylencesini de bir Bizans kralının kızının burada yıkandığı suyla şifa bulduğu anlatılıyor. Aynı yerde yağmur duasına çıkıldığı da iafade ediliyor.
Fetihten sonra, iki hıristiyan azizinin gömütlerinin olduğu yere Eyüp Sultan adına türbe ve cami inşa edilerek mekan ve kişi kutsallaştırılıyor. Tıpkı Bizanslı hıristiyanlar gibi Müslümanlar da orayı ziyaretgah olarak kabul edip, orada dertlerine derman arıyorlar.
Yani, hıristiyan geleneği aynen islama uyarlanıyor..
Teze okurken ve Eyüp Sultan türbesi ve camisi etrafındaki söylenceleri incelerken aklıma Adana’da Sinanpaşa’daki bir olay geldi..
Sinanpaşa mahallesinde doğup büyümüş, üniversite öğrenimi için Ankara’ya gidene dek Sinanpaşa’da yaşamıştım..
Mahallde bizim evin bulunduğu sokakla o zamanlar bizim set olarak adlandırdığımız yol arasında bugünkü Optimum’un bulunduğu yerde portakal bahçesi vardı.
Bahçenin Girne Bulvarına (o zamanlar Kenedi Bulvarıydı) bakan kısmanda da bir sıra konut ve dükkanlar portakal bahçesinin bulvarla bağlantısını kesiyordu..
Portakal bahçesinin sete yakın kısmında bir incir ağacı vardı. Milletin incir zamanı dalından incir koparıp yediği ağaca bir gün birileri bez parçası bağladı. O incir ağacı kısa zamanda bir yatıra dönüşmüştü.
İnsanlar geliyor, ağaca bez parçası bağlıyor, dilek de bulunuyorlardı..
Tıpkı Eyüp Sultan, Zuhuratbaba, Yuşa Türbesi/Tepesi, Telli Baba gibi, bizim Sinanpaşa’daki gariban incir ağacı da insanların derdine derman aradıkları bir mekan olup çıkmıştı.
Doç. Dr. Nursel Uyanıker’in “Eyüp Sultan Türbesi etrafında teşekkül eden efsanelerin tespiti ve incelenmesi” adlı doktora tezi beni yıllar öncesine götürdü ve uyduruk ziyaretgahımızı anımsattı.