Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, sanırım çok fazla hoşgörülü..
O hoşgörüsü nedeniyle, Aytaç Durak zamanında yapanın kellesinin gideceği rol çalmalar, Sözlü döneminde yıldan yıla artarak sürüyor..
Başkanvekilleri, daire başkanları, meclis üyeleri, hatta müdürler öyle görüntüler veriyorlar ki, sanırsınız, Büyükşehir Belediyesi'ni Sözlü değil, bunlar yönetiyor.. Hizmetler Sözlü'nün talimatıyla değil, bu zatı muhteremlerin himmetleriyle geliyor!…
3 yıldır izliyorum.. Bazı bürokratlar, Başkan Sözlü ile adeta gazetelere ilan verme yarışına giriyorlar.. Gün geliyor, bir daire başkanı, yapılan hizmeti sadece kendi yapmış gibi al takke ver külah ilişki kurduğu medya organlarında yayınlatıyor..
Gün oluyor, sıradan bir müdür, hiç ilişkisinin olmadığı bir başka dairenin hizmetini kendi yapmış gibi anlatıyor.. Boy boy pozlar veriyor, sonra da basına servis yaptırıyor.. Gün oluyor, değişik dairelerin birlikte gerçekleştirdikleri etkinlikler kimi meclis üyelerinin prim yapma şovu olarak medyada servis ediliyor...
Zaman zaman, basına servis ettikleri kişisel reklam bültenlerinde, her nasılsa akıllarına geliyor, kendilerine o nimeti sunan Başkan Sözlü'ye selam gönderiyorlar..
Bazen de, Sözlü'nün selamını vatandaşa ulaştırdıkların söylüyorlar.. Sanki, Sözlü'nün selamını götürdükleri kişilerle daha bir kaç saat önce Sözlü, buluşmamış selamlaşmamış gibi…
Sayın Sözlü'ye naçizane bir önerim var.. Eğer bu rol çalmalar, selam göndermeler kalan 19- 20 aylık sürede de devam edecekse, ünlü sanatçılarımızdan Huşeng Azeroğlu'nu selamlamadan sorumlu bürokrat olarak işe başlatın..
Vatandaşa bol bol "Size selam getirmişem" diyerek hep selamlarınızı iletsin, hem halka keyifli saatler yaşatsın!….
Huşeng Azeroğlu'nun her gün binlerce kişinin karşısına çıkıp şöyle çığırdığını bir düşünün: Adana ovasından Seyhan'ın sularından Hüseyin Sözlü'den Size selam getirmişem Vallahi, rol çalıp kendi reklamını yapma derdinde olanlardan daha sempatik olur..
Vatandaşları Büyükşehir hizmetleri ile birlikte coşturdukça coşturur!...
***
Oyunun kaynağını gösteren iddia
MHP üzerine, 17-25 Aralık'tan sonra FETÖ denen şebekenin hesapları olduğu herkesin malumu.. Kaset operasyonları, MHP'yi yeniden dizayn etme, son olarak 7 Haziran seçimlerinden bu yana uygulamaya konulmaya çalışalan, arada tarlada kurultay rezilliklerinin yaşandığı yeni parti kurma çalışmaları hep bu hesapların birer bölümünü oluşturuyor..
Kendi siyasi bir güç arayan okyanus ötesi merkezli örgütün, hazır ve dinamik yapısı nedeniyle MHP'yi gözüne kestirdiği, hedefine aldığını Mısır'daki Sağır Sultan bile biliyor.. O arada, MHP içerisine "Truva atları" sokulduğu da artık günyüzüne çıkıyor..
Yok hükmündeki kurultaya katılanla delege görünümlü kişilerin aslında birer atkurt oldukları şimdi şimdi anlaşılıyor.. Peki, yeni parti kurma ve MHP tabanını "Merkez Sağ"a yamama görevini üstlenen hanımefendiye desteği kimler veriyor..
Hanımefendi'nin geçmişteki zigzaglı siyasi yaşamında zigzag yapmadığı tek konu okyanus ötesindeki seyyar vaize sevgisiydi..
Zorlama kurultay sürecinde, seyyar vaize bağlı okulların, işadamları kuruluşlarının hanımefendi için bütün imkanlarını seferber etmesinden anlıyoruz.. FETÖ okullarının yöneticilerinin hanımefendinin illerine yaptıkları gezilerde, öğrenci velilerine sms atarak, hanımefendinin toplantısına katılmalarını istedikleri hafızalarda tazeliğini koruyor..
Oda TV ve Karar Gazetesindeki bir yazıdan hanımefendiyi, AK Parti'nin devrik başkanı Ahmet Davutoğlu'nun ve ekibinin desteklediğini de öğrendik..
Davutoğlu'nun partisi içinde kime yakın olarak tanımlandığını hatırlarsanız, bu desteğin MHP üzerindeki oyunu kimlerin desteklediğini net bir şekilde görebilirsiniz...
Davutoğlu'nun adamı, "Muhtemelen önümüzdeki aylarda MHP'yi derinden sarsacak yeni bir parti ortaya çıkacaktır" gibi çok iddialı bir cümle kuruyor..
Davutoğlu'nun adamı, isim vermeden, Ekim ayında kurulması planlanan hanımefendinin yeni partisini işaret ediyor.. Okyanus rüzgarıyla dolu balonun MHP'yi derinden sarsacağını iddia ediyor..
Davutoğlu'nun adamının iddiası, MHP üzerinde yıllardır kurgulanan bölme, parçalama, ele geçirme oyununun adresini göstermesi bakımından çok önemli…
***
Mali zorluklar bizi bekliyor
Almanya ile yaşanan gerginlik sonunda Türkiye'yi vuracak.. Bizim geride kalan referandum, onların yaklaşan seçimleri nedeniyle iç siyasete malzeme yapılan Türkiye -Almanya ilişkileri ülkemiz açısından ciddi sıkıntılar yaratacak..
Özellikle, ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin "Bir daha bu tür hata olmayacak" dediği liste olayı, Türkiye'ye yönelik mali baskı ve kısıtlamalar için öncü olacak..
Alman hükümetinin Avrupa Birliği'nden Türkiye'ye mali baskı yapmasını talep etmesi, mali zorlukların habercisi konumundadır.. Avrupa Birliği, kendisinin omurgasını oluşturan lider ülke durumundaki Almanya'nın bu talebini gözardı etmeyecektir..
Önce hafif hafif, çeşitli gerekçelerle başlayacak kısıtlamalar, sonunda Türkiye'ye mali yardımın kesilmesine gidecektir..
Ekonomi Bakanlığı'nın "Bir daha olmayacak" dediği hatanın faturası Türkiye ve Türk halkına çıkacak..
O hatayı yapanlar ise, bir şey olmamış gibi koltuklarında oturmaya devam edecekler…
***
Kabotaj Bayramını hala kutlayacak mıyız?
Her yıl kutladığımız bir "Kabotaj Bayramımız" vardır.. Kabotaj, genel tanımıyla, bir devletin bir limanından alınan yük ve yolcuların, aynı devletin diğer bir limanına deniz yoluyla nakledilmesidir.
Denizlerde ticaret serbestisi genel bir kaide olmakla birlikte, yurtiçi deniz nakliyatı yapmak genellikle o ülkenin vatandaşlarına hasredilmiş bir haktır. Buna kabotaj hakkı denilmektedir.
Türkiye, 1923 Lozan Antlaşmasının 28'inci maddesiyle kaldırılan kapitülasyonlar ve akdedilen ticaret sözleşmesi uyarınca, ülkesinin kabtaj hakkı ile liman hizmetlerini kendi sancağına hasretmişti..
Söz konusu ticaret sözleşmesi ile elde edilen kabıotaj hakkı 815 Sayılı Kabotaj Kanunu ile saptanmış, bu kanun yürürlüğe girdiği 1.7.1926 tarihinin yıldönümleri "Kabotaj Bayramı" olarak kabul edilmişti.. Yani, daha bir ay önce devlet olarak Kabotaj Bayramını kutladık..
Ama, Turgut Özal'ın başlattığı özelleştirmeler sonunda, limanlarımızın ne kadar Türkiye'ye ait olduğu tartışılır.. Mersin Limanını ele alalım mesela..
2007 yılında Mersin Limaı özelleştirildi… İşletme imtiyazını Türk Firması Akfen Holding, Sinfgapur merkezli uluslararası liman işletmecisi PSA İnternational ile birlikte üstlenmişti..
Akfen, şimdi de, Mersin Limanı'ndaki hissesinin yüzde 40'unu Avustralya firması IMF Investors'a ait Global InfraCo SP NEUM SLU şirketine devretti..
Akfen'in bu satıştan sonra Mersin Limanı'ndaki payı yüzde 10'da düştü..
Yani Mersin Limaı'nın işletme imtiyazının yüzde 90'ı yabancılarda, yüzde 10'u Türk firmasında.. Şimdi gelin, işletme imtiyazının yüzde 90'ı yabancı şirketlerde olan Mersin Lumanı4nda Kabotaş Bayramı kutlayın!…
Özelleştirme furyasından, tüm limanların payını aldığını düşününce, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin zaman geçirmeden şu Kabıotaş Bayramını kaldırması gerekiyor..
Çünkü, yabancıların işlettiği limanlarda kabıotaş bayramını kutlamak çok absürd oluyor!...