CHP’de bir haftadır bir danışman tartışması gidiyor..
Bazı milletvekillernini fitilini ateşlediği danışman tartışmasında hedefe konulan kişi, geçmişte Atatürk, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu aleyhinde paylaşımlar yapan, anayasa referandumlarında evet için çalışan, AK Parti’den milletvekilil adayı, belediye başkan aday adayı olmuş bir hanımefendi.
Parti Sözcüsü Faik Öztrak, öyle bir danışman olmadığı açıkladı ama, yalanlama Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi.
Perinaz Mahpeyker Yaman adlı hanımefendinin danışmanı olduğu kabul etti ve “o paylaşımlarının bilseydim atamazdım. Bir dostum tavsiye etmişti” dedi..
Anlaşılan, seçim sürecinde yapılan protokolller gibi danışman atamalarından da parti yöneticilerinin haberi yok..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, anayasa referandumlarında evet için çalışan, AK Parti’den aday olmuş bir kişiyi danışman yapmasının, ben bazı CHP milletvekilleri gibi yadırgamıyorum..
Kılıçdaroğlu’nun ANAP kökenli olduğunu, Turgut Özal’ın hayalleri olduğundan bahsettiğini, o hayalleri gerçekleştirmeye çaşılacağı yolundaki ifadeleri ve CHP’nin başına geçtiği günden bu yana yaptıklarına bakınca, AK Partili Perinaz Mahpeyker Yaman’ı danışman olarak atamasının son derece normal karşılıyorum..
Şaşılacak hatta tepki gösterilecek bir durum olarak da görmüyorum..
Çünkü, Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar CHP Genel Başkanı olarak gerçekleştirdikleri eylemler, bu atamayı da son derece olağan, normal bir atama haline getiriyor..
Benim şaşırdığım, CHP’li bazı milletvekillerinin bu atamaya sanki ilk kez böyle bir atama olmuş gibi şaşırmaları ve tepki göstermeleri.
Halbuki, 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendine onlarca danışman atadığını Mısır’daki Sağır Sultan bile duymuştu..
Bu danışmanlar içinde. CHP’nin ilkelerine ters kişi sadece Perinaz Mahpeyker Yaman değildi.
Örneğin, Ülkü Ocakları’da başkanlık yapmış, MHP’den uzaklaştırıldıktan sonra DYP’de Genel Başkan Yardımcısı olmuş, sonra AK Parti’ye rotayı çevirmiş, ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresine sızmayı başarmış ve CHP’ye yakın televizyon kanallarına “Eski Ülkü Ocakları Başkanı” olarak çıkarılan kişi gibi danışmanlar da vardı..
Bugün danışman atamasına karşı çıkanlar, 28 Mayıs öncersi neden sessizliği büründüler, bugüne kadar niye sustular?
Aynı vekiller, Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt hareketine yakın bir ismi partinin tepe yönetimlerinden birine getirirken nerelerdeydi..
Attürkçülüğü militarist anlayış olarak nitelendiren ve karşı olduğunu açıklayan, 23 Nisan’ı bayram günü değil 24 Nisan’ın arifesi olarak tanımlayan Canan Kaftancıoğlu’nu İstanbul İl Başkanlığına getirildiğinde tatilde miydiler?.
Bursa milletvekili Orhan Sarıbal, Samsun’da parti toplantılarında Atürkçülüğe, Kermalizme sert eleştiriler yönelttikten sonra bile liste başına konulup milletvekili seçtirilmesine neden sessiz kalmışlardı.?.
14 Mayıs’taki genel seçimlerde, Kemalizme (Atatürkçülüğe) ırkçılık diyen ve reddeden FETÖ’den kapatılan Taraf gazetesi yazarı İzmir’den liste başına konulduğunda neden susmuşlardı.?.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ali Dibo dediği ve eninde sonunda yargıya göndereceğii söylediği AK Parti’nin eski Adalet Bakanı’nı once Atatürk’ün Çankayası’nın da içinde bulunduğu Ankara seçim çevresinden seçilecek yerde aday, sonra vekil yaptığında ne ile meşguldüler?..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllardır attığı Parti’nin kurucuna ve kurucu fikirlerine aykırı uygulamalarına bugüne kadar sessiz kalanların, bir tek eleştiri dahi getirmeyenlerin, bir danışman içinde bir bardak suda fırtına koparmaları bana ilginç geliyor..
İnsanın aklına birtakım sorular sıralanıyor..
28 Mayıs’a kadar olan suskunluk, görmezden gelmeler koltuk için miydi acaba?..
28 Mayıs’tan sonra bir danışman üzerinden Kermal Kılıçdaroğlu’na yöneltilen eleştiriler, tepkiler, Cunhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi nedeniye siyasal hesaplarınını bozulmasından mı kaynaklanıyor?..
Ve de en önemlisi, 28 Mayıs sonrasında parti içinde değişim isteyenlerin, son günlerde ellerinin zayıflaması nedeniyle, değişimcilerin önünü açmak için yapılmış bir hamle midir?..
Bana göre ikisi de..
Yani cumhuerbaşkanlığı seçiminde yaşanan yenilginin ardından hesapların bozulması, ve parti içinde giderek esamisi okunmayan duruma doğru ilerleyen değişimcilere soluk aldırmak için gösterilen yapay bir tepki..
Canan Kaftancıoğulları, Orhan Sarıbalları, Sezgim Tanrıkulularını, Yüksel Taşkınları, Sadullah Erginleri görmezden gelenlerin, sıradan bir danışman için ortalığı ayağa kaldırmaları da; Atatürk’e ve partinin ilkelerine sahip çıktıkları iddiaları da hiç inandırıcı değiller..