Oooffff… off. Ne umutlarla gelmiştim Adana’ya..
Babamın adıyla kanat takıp uçacağımı, kentin yönetimini altın tepsi içinde bana vereceklerini düşünmüştüm..
Ne kadar da yanılmışım..
Adana halkı vefasız çıktı.
Yıllarca babamı el üstünde tuttular ama, bir kızına kentin anahtarını çok gördüler..
Halbuki, ne hayallerim vardı kafamda. Amerika’dan Adana’ya gelirken de, Ankara’dan Adana’ya uçarken de ne planlar yapmıştım..
Adana’nın yönetimini başına geçecektim. Yanıma da bir usta bir bilge adam bir dişhekimi bir de bir avukatı alacaktım. O muhteşem kadroyla kenti babam sağolsun yöntemiyle güzel güzel yönetecektim..
Ahh, vefasız Adanalılar ah!.. Heevesimi kursağımda koydular, hayallerimi yıktılar, moralimi alt üst ettiler..
Şimdi ben nereyi babam sağolsun diyerek yöneteceğim..
Aslında bütün kabahat Ceylan ablamın.. Ne güzel eşimle birlikte Amerika’da düzenimi kurmuş yaşıyordum. New York’ta işimde gücümde taş gibi yaşıyordum. Siyasetten uzak siber güvenlik şirketinin dolayısıyla Amerika’nın ekonomisini düzeltiyordum.
İşimde gücümde bir kadınken, önce annem ardından Ceylan ablam aradı:
- “Seni Adana’dan vekil göstereceğiz. Adana babanını çok sever, kesinlikle seni önce vekil yapar, ardından da kentin anahtarının telsim ederler.”
Annem ve ablamın ısrarı kafamı karıştırdı.. Birden kendimi Adana’yı yönetirken hayal etmeye başladım. Çok hoşuma gitti, ilk uçağa atladım, ver elini Angara dedim..
Annemin ve ablamın hayır dualarını alıp hiç görmediğim bir kente doğru yola çıktım. Orada beni babamın askerleri olduğunu bir grup insan karşıladı. Hep bir ağızdan, “Seninleyiz. Adana’yı size teslim edeceğiz” diye seslendiler. Hatta birisi yaptırdığı apartmandan bir daire tahsis ettiğini söyledi. Hızlıca benim ve küçük erkek kardeşim ikametgah kayıtlarımızı o adrese taşıdık.
Allah var, vekil olurken hiç zorlanmadım. Zaten birinci sıradaydım, vekilliğim kesindi.
Sonrasına ablam ve annem bu kez belediye başkan adayı olmamı istediler. “Babanın soyadı seni başkanlığa taşır” diyerek kanıma girdiler.
Oturduk ilçe adaylarını ve meclis üyesi adaylarının belirledik. İl başlarda aktif bir çalışma yapmamadık doğrusu. Her ne kadar adıma babamın foptoğraflarıyla dolu bir seçim bürosu açılsa da öyle ahım şahım propaganda yapamadık. Kente afiş asmakta zorlandık.
Neyse ki, imdadıma Mehmet abim ile usta başkanım ile bilge başkanım yetişti. Kentin dörtbir yanını devasa afişlerle donattık, hatta hızımızı alamadık babamın kurucusu olduğu ve çok önem verdiği gençlik kuruluşlarının yanına ve karşısına bile dev afişlerden astık. Biraz tepki toplasa da aldırmadık.
Mehmet abim, usta başkanım, bilge başkanım, dişhekimi ve avukat adaylarım ile babamın askerleri olduğunu söyleyenler, bana ilçelerinde daire açanlar seçimi açık ara kazandığımızı söylediler. Onlara inandım, gittiğim her yerde seçimi kazandığımızı dile getirdim, şehire hak ettiğinden daha fazlasını getireceğimi söyledim. Anaokulu ve ilkokul öğrencilerine ücretsiz yemek dağıtma sözü bile verdim.
Amma gel gelelim, sandık konunca, işin rengi değişti. Bana büyük farkla kazandığımı söyleyenler ortadan kayboldular.Durumu anlayınca sonuçları beklemeden, seçim büromdan ayrılarak havalimanın yolunu tuttum. Çıkmadan duvarlardaki babamın fotoğraflarına bakıp içimi çektim ve “Ahh, baba ah, bu kent senin gibi bağrına basmadı beni. Hayallerimi yıktı. Ne güzel kendimi başkan olacağıma inandırmıştım. İnancımı yıktılar” diye sitemimi de yapmaktan kendimi alamadım.
Uçağa bindiğim gibi Angara’ya gittim. Anamın hayır duasının aldıktan sonra ablamı aramadan yeniden uçağa bindim ve geldiğim yere, Amerika’ya doğru kanatlandım.
On üç saat süren yolculuk süresince, Adana halkının vefasızlığını düşündüm. “Ne işin var Adana’da. En fazla dört yıl Ankara ile New York arasında seyahatler yap, yirmibirinci yüzyılın uçan Evliya Çelebisi ol” diye kendime moral vermeye çalıştım..
Sahi, New York neyime yetmedi de Adanalarda macera aradım?..
Bekle beni New York… Kıymetini bilemediğim, seni bir başka kente değiştiğim için beni affet!
Bizi ancak Amerika paklar… New York paklar…
Uçaktan inince eve gitmeden, New York caddelerini gezeceğim, hasret gidereceğim.
MHP’li Şimşek’ten güzel uygulama
Mazbatalar alındıkça demokrasi ve insanlarımız açısından güzel uygulamalara da tanık olmaya başladık..
Bu güzel hareketlerden biri Karaisalı da yaşandı.
CHP’nin adayının yanısıra yüzde 60’la kazanacağını ilan eden eski başkan, seçimi Aytaç Durak ve Durak ailesi sayesinde sandığa girmeden kazandığını ileri süren İyi Parti adayını sandığa gömen MHP’li Bekir Şimşek, mazbatasının alıp belediye binasına geçtiğinde kimsenin beklemediği bir harekete imza attı.
Şimşek, makam odasının çelik kapısını eliyle söktü.
Başkanlık makamını tüm ilçe halkına açık olduğunu ifade etti..
Şimşek’in bu davranışı son yıllarda hemen hemen hiç görmediğimiz bir hareketti..
En son yıllar önce Mersin’in Akdeniz ilçesinde Belediye Başkanlığı kazanan HADEP’li Fazlı Türk benzer hareket yapmıştı. Türk, belediye başkanlığını kazanınca, görevi teslim alırken makam odasının kapısını çıkarmıştı.
Yıllar sonra, belediye başkanının makam odasının kapılarını yurttaşlara açan MHP’li Bekir Şimşek’i kutluyorum.