MHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı ile MHP'li ilçe belediye başkanlarının son günlerde sık sık MHP Genel Merkezi'ne gitmeleri ve Genel Başkan Devlet Bahçeli ile görüşmeleri Adana açısından sevindirici bir durum.. Anlaşılan, Devlet Bahçeli, malum tarla kurultayı rezaleti ve ablaya destek için varını yoğunu ortaya koyanlarla ilgili cezai müeyyidelerei bir süreliğine ertelemiş..
Bu durum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin parti ve ideolojiyi, güncel bazı hesaplardan üstün tuttuğunu gösteriyor.. Şimdi, MHP Adana'nın da, Bahçeli'nin tavrına uygun bir atması gerekiyor..
Özellikle MHP'li belediye başkanlarının.. Bahçeli'nin jestine, jestle karşılık vermeleri şart..
Tarla kurultayı rezaleti sırasında; Adana delegelerini, Adanalıları tarlaya götürmek için çalışanlar biliniyor.. Ne olduğu bugün daha iyi anlaşılan malum kurultaya katılan malum isimler de çok iyi biliniyor..
Adana delegasyonunu tarla kurultayına gitmeye razı etmek için baskı kuranların, halen etkili görevlerde oldukları da biliniyor.. MHP Adana yönetimi ve MHP'li belediye başkanları, makamlarını delegeler üzerinde baskı unsuru olarak kullanarak, görevini kötüye kullanan malum zevattan en az bir ya da ikisinin arkasına tekmeyi vurup kapının önüne koymaları, Bahçeli'nin jestine karşı yapılabilecek en güzel jest olacaktır..
Peki, bu jest yapılmazsa, o malum zevata sahip çıkılmaya, koltuklarında oturmalarına izin verilmeye devam edilirse ne olur?..
MHP Genel Merkezi ve Bahçeli, Adana'dakilerin iyi niyetinden kuşkuya düşeceklerdir.. Onların, bir iki ay sonra ablalarının yıldızını parlatmak için yeniden kolları sıvayacaklarını, MHP sayesinde elde ettikleri makam ve koltukları MHP tabanını ablaya yönlendirme konusunda baskı unsuru olarak kullanacaklarını düşüneceklerdir.. Haksız da sayılmayacaklar..
"Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır" diye bir söz var..
Bahçeli ve genel merkez yöneticileri, işte bu sözün çerçevesinde değerlendirmede bulunacaklardır..
Bugünkü tavırlarını iki ay sonra göstermeyeceklerdir..
Atkurtlardan, arıkurtlardan, akkurtlardan bozkurt olmayacağını herkesin en acı şekilde anlayacakları şekilde anlatacaklardır…
Şimdi iş Adana'ya düşüyor.. Ya Bahçeli'nin jestine jestle karşılık verecekler.. Ya da iki ay sonra Ankara'nın kendilerine bakış açısının değiştiğini, sertleştiğini ve kendi sonlarını kendilerinin hazırladığını göreceklerdir.. Tercih Adana'nın!…
***
Adana'ya da böyle bir müze gerek
Adana'da bir çok müze var.. Hemen hepsi atıl durumda..
Eski Arkeoloji Müzesi taşınacağından bütün tarihsel yapıtlar sandıklanmış, ambalanlanmıştı..
Yeni Arkeoloji Müzesi açılışı yapıldı ama, henüz bütün yapıtların sergileneceği aşamaya ulaşmadı.. İki etnoğrafya müzemiz var ikisi de atıl… Adanalıların "Eski Müze" adını verdiği birinci Etnografya Müzesi, siyasal iktidar tarafından kilise olarak restore edilmişti..
Etnografya Müzesi adı kaldırılmış, başka bir gün yokmuş gibi adı bir 5 Ocak günü "Kuruköprü Kilisesi Anıt Müzesi"ne çevrilmişti..
Tepkiler üzerine sonradan adından kilise sözcüğü çıkarılmıştı..
Bu müze içerisinde "Adana evi" olarak düzenlenen binanın bir kısmı ise cafe ve "müze ev yemekleri" adıyla lokanta olarak hizmet veriyor..
Müzenin ruhuyla hiç bir anlamı olmayan bir durum, bir eski bakanın hatırına birilerine lokanta olarak verildiği ileri sürülüyor.. Ne kadar doğru olduğunu Müze Müdürü açıklarsa öğreneceğiz.. Neyse konumuza gelelim.. Ankara Beypazarı'nda bir müze açıldı.. Müzenin adı, "Anadolu Açık Hava Müzesi- Yaşayan Köy"..
Ankara'daki değişik üniversitelerin Halkbilim ve Etnoloji bölümlerinden mezun genç halkbilimcilerin, Halkbilimci Sema Demir'in önderliğinde kurduğu müze, aslında yaşayan bir etnoğrafya müzesi..
Anadolu Açık Hava Müzesi- Yaşayan Köy'de, Türkiye'nin değişik bölgelerindeki mimarileri yansıtan evler de etnografik yapıtlar sergilenirken, el yazması gibi geleneksel el sanatları ile ilgili uygulamalı kurslar, sergiler düzenleniyor.. Zaman zaman, uzman kişiler tarfından konferans ve söyleşiler gerçekleştiriliyor..
Müzeye gelenler, tamamen Yaşayan Köy'de üretilen ürünlerle kahvaltılarını yapıyorlar, yemeklerini yiyorlar.. Geçmişte, ninelerimizin dedelerimizin sağaltma işleminde kullandıkları şifalı bitkilerden doğal merhem yapımını öğretiyorlar.. Şifali bitkileri tanıtıyorlar…
Anadolu Açık Hava Müzesi- Yaşayan Köy'e gelip, yazma yapımına, doğal merhem yapımı gibi kurslara katılanlar, giderken, yaptıkları yazmaları ve merhemlerini de yanlarına alıyorlar.. Çocuklar, bizim çocukluğumuzda oynadığımız, şimdiki kuşakların bilmedği oyunlarla eğlenceli vakitler geçiriyor..
Masallarımız dile geliyor.. Hayvanları yakından izleyerek bir müze konsepti içinde köy yaşamını yaşarken, etnografya müzesi özelliğiyle de geçmişten günümüze Türk yaşayışı, el sanatları, maddi ve somut olmayan kültürelel mirasımız konusunda bilgi sahibi oluyorlar..
2 tane etnografya müzesinin olduğu Adana'da böyle bir yaşayan Etnografya Müzesi olmaması büyük bir eksiklik..
Adana'ya kesinlikle böyle bir müze gerekiyor..
Yaşayan bir etnograf müzesi, hatta bir adım daha ileri gideyim etnografya ve arkeoloji müzesini birleştirmiş bir yaşayan müze Adana için büyük bir kazanım olacaktır..
Adana'ya müze ve tarih yolcularının uğrak yeri yapacağından, dolayısıyla Adana ekonomisine büyük bir katkı yapacağından kimsenin kuşkusu olmasın..
Peki Adana'da, Beypazarı'ndaki Anadolu Açık Hava Müzesi- Yaşayan Köy tarzı müze kuracak, geliştirecek kurum ve kişiler var mıdır derseniz, evet vardır..
Kimlerin, hangi kurumların işbirliğinin yaşayan müzeyi hayata geçirebileceğini ise yarın anlatalım...