Gazetecilik ve siyaset birbirlerine hem dost, hem düşman; birbirlerini hem besleyen hem engelleyen iki meslek..
İki meslek diyorum; gazetecilik zaten bir meslekti, siyasette günümüzde profesyonellerin aracılığıyla mesleğe dönüştü..
Gazetecilik ve siyaset oldum olası iç içe olmuşladır..
Gazeteciler de, toplumun diğer fertleri gibi siyasal görüşlere, ideolojilere sahip insanlardır..
Yaşamlarının da özellikle ideolojik duruşlarına göre şekillendirirler..
Ancak, gazetecilik ile siyaseten doğal bir sonucu olan particilik aslında birbirleriyle pek uyuşmazlar..
Gazeteci, particilik yapınca gazeteciliğin temel yasası olan objektifliğini yitirir, haberleri particiliğin bakış açısıyla topluma aktarır..
Toplumu bilgilendirme görevini tam olarak yapmasını engeller..
Örneğin, Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı İbrahim Erdoğan, gazeteciliğini particiliğin baskısından ari olarak yapabiliyor mu merak ediyorum..
Adı geçen gazetesi kardeşimiz, Bursa’da aktif olarak gazetecilik yaparken İyi Parti’den politikaya atılmış, gazeteciliğin yanında İyi Parti Bursa İl Örgütünde İl Başkan Yardımcısı ve Basın ve Sosyal Medya Başkanlığı görevini yapmış, İl Başkanı Y. Selçuk Türkoğlu’nun milletvekili olmasıyla da, eski başkanı yeni milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun “Meclis Danışmanı” olarak İyi Parti içinde yeni bir görev üstlenmiş.
Doğrusu merak ediyorum, İbrahim Erdoğan, Bursa’da gazetecilik yaparken, gazete yönetirken gazeteciliğin gerektirdiği nesnelliği gösterebildi mi, yoksa parti yöneticisi olarak haberleri kendi partisine göre mi yorumlayarak Bursa halkına aktararak, diğer partilere haksızlık mı yapmıştı…
Yoksa, particiliği bir yana itip nesnel gazetecilik örneği mi sergilemişti..
İyi Parti dışındaki partilere ve haberlerine gizli ya da açık sansür uygulamış mıydı?
Bir ilginç durumda, başkanlığıyla ilgili..
İbrahim Erdoğan, birkaç dönem Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği’nin genel başkanlığını yapmış..
Bu genel başkanlıkları sırasında derneğin Genel Merkezi Bursa’daydı..
Yardımcılığını yaptığı İl Başkanı Selçuk Türkoğlu geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde İyi Parti’den Bursa Milletvekili seçildi..
Ne zaman Meclis’te görece başladı bilmem ama, İbrahim Erdoğan’ın x hesabında unvanı “Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu Meclis Danışmanı olarak kayıtlı..
Milletvekili Türkoğlu ile birlikte Bursa’da gerçekleştirdikleri ziyaretlerde de Meclis Danışmanı İbrahim Erdoğan olarak tanımlanıyor..
Erdoğan’ın “Meclis Danışmanı” kadrosuyla TBMM’nin bir çalışanı olmasının ardından, yeniden genel başkan seçildiği Anadolu Gazeteciler ve Spor Yazarları Derneği’nin 24 Haziran 2024’de yani yaklaşık dört ay önce yapılan on üçüncü olağan büyük kongresinde dernek federasyona dönüşürken genel merkezi de ne büyük tesadüf ki, Ankara’ya taşınıyordu..
Yani, İbrahim Erdoğan gibi başında bulunduğu dernekte Ankara’ya taşınıyordu..
Ne denli ilginç değil mi?...
**
Çetin Remzi Yüreğir’den nesnel gazetecilik dersi
Söz nesnel gazetecilikten açılmışken, bu konuda Yeni Adana Gazetesi İmtiyaz Sahibi Çetin Remzi Yüreğir’in verdiği uygulamalı bir dersten bahsetmemek olmaz..
Particiliğin gazeteciliğini objektifliğinin engellemesine uymayan tek örneği geçmişte sadece Yeni Adana Gazetesinin sahibi Çetin Remzi Yüreğir’de görmüştüm..
Yeni Adana’da gazeteciliğe bağladığım dönemde Çetin Remzi Yüreğir bey, CHP’de aktif görev yapıyordu, il örgütünde yöneticiydi.
O aralar CHP’de il başkanlığı seçimi vardı. Biri Çetin Remzi bey olmak üzere üç kişi (Birinin adı Süleyman Akkapılı’ydı, diğerini ne yazık ki anımsayamadım) başkanlık yarışındaydılar.
Yeni Adana çalışanları olarak gayrı ihtiyari olarak Çetin Remzi Yüreğir’in bir seçim çalışmasının haberleştirmiştik..
Her gün sabah Çetin Remi Beyin başkanlığında haber toplantısı yapılırdı. Her muhabir elindeki hazır haberleri ve o gün yapacağı haberleri anlatır, ona göre gazetenin birinci sayfası şekillenirdi..
Çetin Remzi bey gelmeden kendi aramızda çizdiğimiz mizanpajda (sayfa planında) Çetin Remzi Yüreğir’in haberine üç sütunluk yer ayırmıştık..
Gazetenin sahibinin haberinin manşetten değil, ikinci manşet gibi vermeyi düşünmüştük, sayfa planını da o biçimde çizmiştik..
Çetin Remzi Kızıla Caddesindeki Yeni Adana binasına geldiğinde bir masa etrafında oturmuş sayfa planı ve haberlerle ilgili bilgi vermeye başlamıştık.
Sayfa planını inceleyen Çetin Remzi Yüreğir’in haberlerle ilgili açıklamaları kestikten sonraki ilk sözü diğer iki adayının haberlerinin nerede olduğu sorusu oldu..
Tabii, yanıt veremedik, kem küm ettik..
Çünkü, diğer iki adayın toplantılarının izlememiştik.
Çetin bey kendisinin seçim çalışmasıyla ilgili haberi sayfadan çıkarttı, bizlere de gidip diğer iki adayın çalışmalarının takip edip haberleştirmemizi ve gazetede kendinin ve diğer iki adayın haberinin aynı ölçülerde yer almasını sağlayacak mizanpaj düzenlememizi istemişti..
Sonraki yıllarda, bir çok gazetede çalıştım..
Çoğu patronun siyasetle, dernekçilikle ilgileri vardı..
Mensup oldukları parti ya da derneklerde seçim dönemlerinde, hepsinin de rakiplerini yok saydıklarının, tek taraflı haber yaptıkları, hatta rakiplerinin aleyhine haberler istediklerini gördüm..
1977’de başladığım ve aralıklarla bugüne gelen gazetecilik yaşamımda nesnel gazetecilik adına yaşadığım tek örnek Çetin Remzi Yüreğir’in davranışı ve gazetecilik anlayışı olmuştu.
Yeri gelmişken saygıyla anıyorum Çetin Remzi Yüreğir’i..
Tini şad olsun..
Keşke, 25 Aralık 1918’den beri Ahmet Remzi Yüreğir’den Çetin Remzi Yüreğir’e değin Adana’nın belleği olan Yeni Adana, 1918’den 25 Aralık31 Temmuz 2013’e dek yüz beş yıllık yayın yaşamını sürdürebilseydi..
Belki farkında değiliz ama, Çetin Remzi Yüreğir ile nesnel gazeteciliği, Yeni Adana’nın kapanmasıyla da Adana’nın belleğini toprağa gömdük..
**
Yüreğir’de art arda kışkırtmalar
Yüreğir, son günlerde kışkırtıcı eylemlerin merkezi oldu..
Birileri, Yüreğir üzerinden yurttaşları kışkırtarak Adana’nın huzurunu bozmak istiyor..
Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı üzerinde bit kışkırtma eylemi yapıldı..
Yüreğir Belediyesi’nde Erdoğan’ın fotoğraflarının çöpe atıldığı yolundaki kışkırtma ereğine ulaşamadı; kısa sürede yapanların kimler olduğu görüntülerle belirlendi.
Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı yapanların kimler olduğunu ve bağlantılarının adıyla sanıyla açıkladı..
Kışkırtıcılar, “Erdoğan olmadı, Demirçalı’yı deneyelim” demiş olmalılar ki, bu kez de Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı’nın afişine saldırdılar..
Her iki eyleminde yurttaşları kışkırtmaya yönelik olduğu çok açık..
Diyeceksiniz ki, neden Seyhan, Çukurova, Sarıçam’da değil de Yüreğir’de kışkırtma girişimleri oluyor?..
Yanıtı belli..
Seyhan ve Çukurova zaten CHP’deydi..
Sarıçam’da MHP’li başkan yeniden seçildi.
Merkezdeki ilçelerden el değiştiren tek belediye Yüreğir Belediyesi..
O nedenle, kışkırtmalara en açık ilçe Yüreğir, en uygun belediye Yüreğir Belediyesi..
Kışkırtıcılar hem belediyeyi kaybetmenin hazımsızlığını yaşayan AK Partilileri, hem merkezi yönetimi Yüreğir Belediyesi’ne karşı kışkırtmaya çalışıyorlar..
Bence, yapacakları tüm kışkırtma eylemleri Cumhurbaşkanı fotoğrafı olayındaki gibi boşa çıkacak, kışkırtıcılar hayal kırıklığın uğrayacaklardır..
**
Kredi kartına, kol saatine vergi
Her be denli, siyasal iktidar yasa teklifinin geri çekip gelecek yıla ertelediği, kredi kartından, kol saatinden, her türlü beyannameden, gayrimenkul alım satımlarından, motorlu taşıtlardan, elektrikli bisikletlerden katkı payı adı altında yeni vergiler salma girişimi yurttaşlar arasında bir hayli konuşuldu, tepkilere neden olmuştu..
İktidar partisi teklifi geri çekmesine çekti ama, niyetler belli..
Eninde sonunda yeni vergiler salmak için yeniden harekete geçecekler..
Tabii, salma salma girişimleri aklıma Ozan Arif’in “Vergi Bağlandı” şiirini getirdi.
İslam inancındaki yurttaşlarımızın “canı rahmet istedi” diye bir deyim var ya, o hesap, tini anılmak istedi Ozanımızın.
Ozan Arif’i gündeme uygun “Vergiye Bağlandı” şiiriyle analım:
VERGİ BAĞLANDI
Ağlamak, sızlamak nafile beyler,
Yorgana döşeğe vergi bağlandı.
İnliyor şehirler, kazalar, köyler,
Buğdaya, başağa vergi bağlandı.
Bülbül gibi susmak için dut yerdik,
Koyun besler, kuzu besler süt yerdik,
Ara sıra av yapardık et yerdik,
Baruta, fişeğe vergi bağlandı.
Berberin, bakkalın koptu damarı,
Esnaf duman oldu yedi şamarı,
Sık diyorlar, yok ki sıkak kemeri,
Kemere, kuşağa vergi bağlandı.
Bankerler topladı bankada para,
Zengin yine zengin, fakirde yara,
İneğe, öküze, mala, davara,
Tokluya, şişeğe vergi bağlandı.
Ben görmedim dertsiz insan göreni,
Vurguncu yol almış, yoktur fireni,
Gariban köylünün kara tireni,
Ahırda eşeğe vergi bağlandı.
Arif bak diyorlar az ve öz olsun,
Nikaha vergi var, geriye kalsın,
Bekarlar aklını başına alsın!
Doğmamış uşağa vergi bağlandı.
OZAN ARİF