Cumhuriyet Halk Partisi yönetimleri, öteden beri şu gerçeği gözden kaçırmış olabilirler: Toplumun sosyolojik şekillenmesinde belirleyici olan, mevcut öğretilerin aksine dil, din, kimlik, mezhep değil. Bunlar birer sebep değil, tam aksine ekonomi politik tercih ile belirlenen siyasi ve ekonomik iklimin birer sonucudur. Kitlelerin tarikatların ve cemaatlerin kucağına itilmesine sebep olan ekonomik şartları tartışmadan, yalnızca Atatürk'ün adıyla yapılan laiklik savunusu ne gericileşmeye, ne de laikliğin ayaklar altına alınmasına engel olamadı. Gemi karaya oturmuş durumda...
İlginçtir, liberalizm solun kolektivizmine karşı çıkarken bizlere sürekli güçlü, özgür bireyler vaaz eder; ancak çok sevdikleri cemaat ve tarikatların toplumsal hayatı düzenlemesine izin verilmesi sonucu ortaya çıkan şey ise bunun tam aksidir: İradesi elinden alınmış, yalnızca çalışmak ve itaat etmek için yaşayan, yaşaması istenen sürüler... Bu çelişkileri sorgulamadan elinde tuzlukla bir oraya bir buraya koşturan bir siyasi iradenin herhangi bir değişime öncülük etme şansı olabilir mi sahi?
Toplumu garip gurup şeyhlerin dizinin dibinden çıkartmanın anahtarı, dip bucak demeden ülkenin her tarafının kalkınması, her çocuğa dünyasını genişletebileceği bir eğitim olanağı sunulması, her vatandaşa kendisini yoksulluktan çekip çıkarmasına imkan verecek, ekonomik özgürlüğünü kazanmasına yardımcı olacak fırsatların sunulmasıdır. Vatandaşın dinini istediği gibi yaşama, bu bağlamda isterse gidip bir cemaate katılma özgürlüğü, ancak vatandaşın özgür iradesinin olduğu bir ihtimalde gerçekten 'özgürlüktür'. Hayatta kalmak için durmaksızın çalışmak ve itaat etmek zorunda olan, içine kapatıldığı 'mahallede' tek seçeneği en yakın şeyhin dizinin dibi olan bir 'birey'lerin cemaatler ve tarikatların kapanına düşmesi bir dini özgürlük meselesi değil, ekonomik özgürlük meselesidir.
Değişim iddiasında olanlar da dahil Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarının savrulduğu neoliberal ekonomik politikaların bir sonucu olarak, sermayenin ucuz işgücü, iktidarın sorgulamayan seçmen ihtiyaçları ise döngünün kırılamamasının yegane sebebidir. Kalkınma, fırsat eşitliği gibi dertleri olmayan bir politik iradenin laikliği savunabilmesi de, cemaatler ve tarikatlar eliyle toplumun gericileşmesinin önüne geçebilmesi de mümkün değildir.
Dolayısıyla eğer tarikat ve cemaatler çekim merkezi olmaktan çıkarılarak laiklik yeniden tesis edilmek ve cumhuriyet değerleri ülkede yeniden geçer akçe yapılmak isteniyorsa, bunun biricik yolu CHP'nin tüm bu sonuçları yaratan ekonomik politik tercihlerinden arınarak yoksulluğu ortadan kaldıracak, ekonomik kalkınmayı planlayacak, fırsat eşitliğini tesis edecek halkçı bir tercihler bütününe yönelmesi gerekiyor.
Bu yola girmeyen hiçbir siyasi irade, adı, titri, iddiası ne olursa olsun, bırakın Türkiye'nin çöküşünün önüne set çekmeyi, seçmen nezdinde bir seçenek olmayı dahi başaramayacaktır. (SON)