Neden ilham olduğuna gelecek olursak, yorumcu Emre Özcan'ın karşılaşmayı yorumlarken, futbolcuların bireysel yeteneklerini ve maçı değiştirecek bireysel kalite unsurlarını gözardı etmeden, ancak gereğinden fazla önem de atfetmeyerek, esas olarak takımın hocasının tercih ettiği oyun sistemini, stratejisini ve nihayetinde de bu oyun sistemi üzerinden elde edilen avantajlar ve dezavantajları karşılaştırarak sonucun neye tekabül edebileceğini neredeyse kesine yakın bir şekilde öngörerek anlattığının altını çizmeliyim.
Bir yorumcu olarak sahada izlediği iki takımı teknik direktörlerine, oyun anlayışlarına, oyuncuların bireysel özellikleri doğrultusunda sahada yapıp yapamayacaklarına göre öylesine isabetli bir şekilde analiz ediyor ki, sonucu daha maç oynanırken görebiliyorsunuz. O konuşurken sanki maçı naklen yayınlayan televizyon kanalının reji odasında, kendisinin üzerine konuştuğu futbolcular ve onların pozisyonlarını gösterin talimatı verilmiş gibi, yayıncı kuruluş onun sözünü ettiği futbolcuları ve pozisyonları ekrana getiriyor. Örneğin daha ilk yarının ortalarından itibaren çok yetenekli ve pahalı oyuncular olan Joao Felix ve Sterling'in yanlış yerde oynatıldığını, ileride top tutması gereken bu oyuncuların istenileni veremediğini ve takımlarının yükünü sırtlayamadıkları için değiştirilmeleri ya da doğru oyun düzeni içinde değerlendirilmeleri gerektiğini anlatarak oyun kurgusunun yanlış olduğunu söylemekten neredeyse dilinde tüy bitti! Teknik direktör de zaten daha fazla dayanamadı ve ikinci yarının başında bu iki oyuncuyu değiştirdi ama geç kalmıştı.
Özcan'ın bakış açısına göre maçların hikayesi, ki haklı olduğu hemen hemen her maç sonrasında ortaya çıkıyor, birer piyon olan futbolcular üzerinden değil teknik direktörler ve bütüncül olarak oyun stratejileri üzerinden yazılıp, gerçekleşir.
Bu bakımdan Özcan sadece maçı yorumlamıyor, futbol harici meselelere de nasıl bütüncül olarak bakmak gerektiği konusunda ilham veriyor. Örneğin maç içerisinde Real Madrid'li futbolcu Benzema'nın yaptığı bir hatayı anlatırken, aslında onun o pozisyonda o hatayı yapmasının o anda kaçınılmaz olduğunu, bunun nedeninin ise daha bir kaç pozisyon önce oyunun akışının yanlış geliştiğini açıkladığı bir analizini, meseleleri tahlil ederken sadece o ana ve belirli isimlere odaklananlara, geçmişte yaşananları dikkate almadan bugün yapılan hatalara ya da yaşananlara şaşıranlara, yani olgulara değil olaylara göre karar verenlere ders olarak izletilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Ülkemizdeki seçim ortamını ve sonuç itibariyle olacak olanları; yani, aslında ne oluyoru analiz edip anlayabilmek için, Emre Özcan'ın da harika şekilde yaptığını bizim de yapabilmemiz; karşılaştığımız meseleleri neden sonuç ilişkisi içinde ve zamanın ruhunu da ıskalamadan, kişilere, basit itiş kakışlara, gürültülere takılmadan, yaşananlara bütüncül olarak bakarak analiz edebilmeliyiz.
Adana Demirspor'un, bir şehri bir araya getiren ve bu ruhla ülkedeki milyonlarca insana ilham olan değerlerinin ne ifade ettiğini, nasıl geliştiğini ve daha önemlisi neden ortadan kalktığını anlayamadan, bir zamanlar sendika üyesi olan, 1 Mayıs'lara katılan, mücadele ruhu taşıyan milyonların nasıl bugün şehirlerin çeperlerinde yaşayan milyonlara evrildiğini, nasıl ve neden düşkünleştiğini, sonuç itibariyle de Erdoğan'dan ya da düzenin devamını sağlayan partilerden neden vazgeç(e)mediğini anlayamayız.
Bunu anlayamadan da tarihin en kötü dönemini yaşayan bir ülkede, bırakalım halkın rasyonel tercihlerde bulunamamasının nedenini, seçimlerin neden başabaş gittiğini ve gerçekte de seçimler bittiğinde siyaset esnafı dışında kalan çoğunluk için bir şeyin değişmediğini, değişmeyeceğini anlayamayız. Günlük olaylara, kafamızı gömdüğümüz kumun içinden duyduğumuz uğultulara, içinde geliştiğimiz eko çemberinde yankılanıp duran eski ezberlere takılarak ve bunlar tarafından yönlendirilerek bu anlayışa ulaşmamız ise mümkün değil.
Gözümüzü açmak, kafamızı kumdan çıkarmak zorundayız... (BİTTİ)