12 Eylül 2025 Cuma
Hükümet, aldığı bir kararla götürü usulü deftere tabi olan esnafları birinci sınıf defter tutarak üzerlerine önemli derecede bir vergi yükü yükleme kararı aldı. Alınan bu karar 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren geçerli olacak.
Özellikle Büyükşehirlerdeki esnafları kapsayan ve yaklaşık sayıları 1 milyonu bulan esnafın üzerine yüklenecek olan bu ağır yük, çok doğru olmadı. Esnaf isyan edecek. Bakın görün, bazı iş yerleri kapanacak.
Yılbaşından sonra siz esnafa vergiden dolayı yük yüklediğiniz gibi muhasebeciye ödenecek ücret ve defter tasdikleriyle de önemli derecede maddi sıkıntı çıkaracaksınız. Hazine ve Maliye Bakanlığının bu kararı gözden geçirilip esnafın yükü bu şekilde ağırlaştırılmadan bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
Kendi adıma ben alınan bu kararın ağır yük getirdiğini düşünüyorum. Ekonomik çok kötü. Esnaf kepenklerini yeri geliyor siftah etmeden kapatıyor. Mali yönden çıkmazda olan esnafa yeni fatura kalemi çıkarmak doğru bir yöntem değil.
Etrafımızdaki esnaflarla bu konuyu konuşuyorum Resmi Gazetede bu kararın yayınlanmasının arkasından…
Hangi esnafla görüşsek, ‘Bu uygulama bizi bitirme kararıdır’ diyerek tepki gösteriyor. Bu karar Hükümete belki mali anlamda kaynak temin edebilir ama yarın öbür gün sandık kurulup oy istenme günü geldiğinde esnafın tepkisi ortaya çıkar. Hükümete olan tepki de özellikle Cumhur İttifakının oylarını düşürür. Buradan baktığımda konuyu böyle görüyorum ve değerlendiriyorum.
Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminin de hayata geçirilmesi esnafı yine sıkıntıya sokacak bir karar. Ankara’dan kararlar alınırken yurttaşı düşünmek gerekiyor. AK Parti’nin ve MHP’nin milletvekilleri halkın arasında dolaşmadıkları için esnafın, yurttaşın sıkıntısını sanırım görmüyorlar. Onların serzenişlerinden haberdar değiller. Olmuş olsalardı böyle kararlar alırken iki kez düşünürlerdi!
Bu arada esnafı temsil eden Esnaf Odaları da suskun!
İşin garibi bu değil mi?
Odalar, borsalar ses yükseltmiyor!
Örneğin Adana Esnaf ve Sanatkârlar Oda Başkanı ne düşünüyor? Bu karar sonrasında üyesi olan esnaftan kendilerine tepki gelmiyor mu?
Onu da merak etmiyor değilim…
Kendi adıma Adana Esnaf ve Sanatkârlar Oda Başkanının bu kararı eleştirecek bir açıklama yapacağına inanmıyorum. Yaparsa sürpriz olur!
Esnaf adına buradan çağrıda bulunmakta yarar var. Götürü usulündeki esnafı gerçek usule geçirmek çok ama çok sıkıntı yaratır.
Bizden söylemesi…
Bazen kendimi Adana’da ‘Sağlık müfettişi’ gibi hissediyorum. Sağlıkla ilgili bizlere ulaşan tüm olumsuzlukları konunun muhataplarıyla paylaşıp müdahil olmalarını istiyorum. Genellikle sorunu çözmekle görevli olanlar konuya müdahil olup çözüyorlar. Bazen de ‘kendilerine göre haklı sebeplerden dolayı’ sorunu çözmek adına sıkıntıyı yaratanlara zaman tanıyorlar.
Tabi ki bizler de bu zaman tanınan konuları takip etmeyi sürdürüyoruz.
Birkaç gün önce Kozan’da yağan yağışlar nedeniyle Kozan Devlet Hastanesi’ni suların bastığına dair bilgiler bana ulaştı. Ben de bu görüntüleri Adana İl Sağlık Müdürü Halil Nacar Beyle paylaşarak ‘kendisini bilgilendirdim’.
Halil Nacar Bey, Kozan Devlet Hastanesinin Başhekimi Dr. Ahmet Çağlar Bozkurt’u ve yönetim ekibini Adana’ya kadar davet edip ‘Kozan’daki bu olayı acilen çözelim’ demiş. Yağan yağmurlardan sonra Kozan Devlet Hastanesi’ni suların basmaması adına harekete geçilmiş. Bu uygulamaya ‘Tam isabet’ diye yorum getirme ihtiyacı duydum. İnşallah kış gelmeden bu sorunu çözerler.
Yine ikinci bir konu var ki, bu konuyu ben kendi adıma çok önemsiyorum. Adana’da hastanelerde görev yapan özellikle ortopedi doktorların tıbbi malzemeler satan işletmelerle koordine içinde olup, PRP yönetimini tavsiye etmeleri, ilgili tıbbi malzeme satanlardan bu anlamda ‘NEMALANMALARI’ konusunun çözülmesi gerektiğine inanıyorum.
Eklem ağrıları çeken hasta, doktora başvuruyor. Doktor önce film istiyor. Daha sonra PRP denilen iğnenin yapılmasını öneriyor. Ve ajandasının içinde ilgili anlaştığı (!) firmanın broşürünü verip direk olarak firmaya yönlendiriyor.
Doktora soracak olursanız, ‘Ben doktor olarak en iyi ve sonuç verecek iğnenin bu olduğuna inanarak bir anlamda reçete yazmış oluyorum. Hasta gelip bana soruyor. Hangi markayı alayım diyerek. Ben de önerdiğim iğneyi satan firmanın bilgisini veriyorum’ diyor…
Bu da yanlış…
İlgili firmanın broşürünün üzerine doktor kaşesini basarak, imzalayarak gönderirseniz o firma hangi doktordan müşteri gönderildiğini biliyor. Hasta doktor, bu bilgileri direk firma ile paylaşıyor.
Durum buraya kadar varmış dayanmış…
İşte bu konuyu Adana İl Sağlık Müdürü Halil Nacar ile paylaştım. Acilen müdahil olacağını ve daha önce de yaptığı uyarıları bu kez biraz daha radikal anlamda yaparak konunun üzerine gideceğini söyledi.
“İnşallah” dedim bende…
Sorun bitmiyor…
Önemli olan sorunun çözülmesi, bir kez daha böyle olumsuzlukların ortaya çıkmaması…
Biz de kendi adımıza görevimizi yapmış oluyoruz. Sağlık teşkilatı yetkililerine de biraz iş çıkarıyoruz onu da biliyorum ama keşke bu tür olumsuzluklar ortaya çıkmasa da bizler de sağlık teşkilatına iş çıkarmamış olsak…
Sendikacılık yıllar öncesinde özellikle işçi ve emekçi kesimin haklarını savunan kuruluşlar olmaları nedeniyle önemsenir, sendikal hareketler ise işçinin haklarını savunma adına verdikleri mücadele ile takdir toplarlardı.
Bugünlerde böyle mi?
Her şeyin değiştiği gibi sendikacılık da değişti…
Siyasi partilerin ön ve arka bahçeleri konumuna gelen sendikacılık hareketi, iktidara yakın sendika ve muhalefete yakın sendika diye nitelendirilmeye başlanıldı. Hak arama yöntemleri de bu şekilde belirginleşiyor işin özünde sendikalarımızın…
CHP’li belediyelerin sendikalara olan yaklaşımını ortaya koyma adına birkaç kez buradan konuyu dile getiren yazılar kaleme aldım. Özellikle CHP’li belediye olarak bilinen Yüreğir Belediyesi’nin AK Partiye yakın olan bir sendika ile hareket etmesini, işçilerin DİSK’e geçmelerinin bir türlü mümkün olmadığı Yüreğir’deki bu gelişmelerden DİSK’in yöneticilerinin de memnun olduklarını(!) kaleme alan birkaç kez yazıya imza attım
DİSK’in özellikle Adana ölçeğindeki yöneticilerinin görmezlikten geldiği Yüreğir Belediyesi’ndeki AK Partiye yakın HAK-İŞ’in sendikal faaliyetlerinden DİSK yöneticilerini haberdar etmek istedim.
Bugünlerde kendi dertlerine düşen, başlarındaki sorunlarla uğraşan CHP’nin Adana İl Başkanı Anıl Tanburoğlu, CHP Adana Milletvekilleri Burhanettin Bulut, Orhan Sümer, Ayhan Barut, Müzeyyen Şevkin ve Bilal Bilici’nin Yüreğir Belediyesi’ndeki işçilerin bu durumundan haberdar olmadıklarını bilerek haberdar etmek istedim.
Ne yazık ki Sayın İl Başkanı ile Adana Milletvekilleri o kadar sorunun içinde buna zaman ayıramadılar!
Belki bir gün dönüp bakarlar…
Hal böyle olunca konuyu DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Hanıma iletmek ve haberdar etmek istedim. Telefonuna ulaştım. Sekreteri telefonuna baktı ve konuyu kendisine aktarıp Arzu Hanımın dönüş sağlamasını rica ettim.
Arzu Hanımda tıpkı CHP’li İl Başkanı ve Adana Milletvekilleri gibi konuyla ilgilenmedi. İlgilenme ihtiyacı dahi duymadı. Gazetemizin haberlerine ve köşe yazılarını ait sayfaları Sayın Arzu Çerkezoğlu’na iletmiş olmama rağmen sendika genel başkanının sendikal bir faaliyetle ilgili olarak duyarsız kalmasını da doğrusu yadırgadım.
Bu nedenle halinden memnun olan Yüreğir Belediyesi’nin tüm yetkilileri artık rahat olabilirler. Buradaki işçilerin haklarını savunacak olan bu şehrin yerel gazetecisi olarak ben değilim. Baksanıza DİSK ve işçi dostu CHP’nin yetkilileri dahi konuyla ilgilenmedikten sonra artık hak arayacak olan, aramak isteyen belediye işçisi çıkacak derdini eylemleriyle anlatacak.
Bu şehirde birilerini harekete geçirmek mümkün değil. Tıpkı DİSK’in harekete geçmediği gibi…
Bize halk olarak ne reva görülüyor ise onu sineye çekmeye başladık. Kabullenen bir toplum olduk. Tepki göstermez, eylem yapmaz, her konuda sessiz kalmayı tercih eder olduk.
Ne ara bu hale geldik?
Her Kozan’a gittiğimde eş, dost ve tanıdık arkadaşlar benimle karşılaştıklarında ‘O kadar uğraştın ama bir türlü sonuca gidemedin. Gayretlerin dahi takdire şayan. Kozan Mezarlığı’nın içler acısı durumunu senden başka da dile getiren kalmadı’ sözleriyle muhatap oluyorum.
Cenazelerini üst üste koymak durumunda kalan bir Allah kulu da çıkıp ‘Biz bu eziyete, bu olumsuzluğa tepki gösteriyoruz’ diyerek ses yükseltiyor mu?
Hayır…
Kuzu kuzu üst üste cenazelerini koymaya devam ediyorlar.
Kozan halkının bu sessizliğini de anlamış değilim. Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ‘Memiköye bir mezarlık yaptınız. Bu mezarlık kullanılmıyor. O kadar para harcadınız. Bu paralara yazık’ diyerek isyan ediyor mu?
Kullanmadığınız mezarlığı ne yapacaksınız? Diyerek Adana Büyükşehir Belediyesi’ne tepkilerini gösteriyor mu?
Kozan Kaymakamlığına, Adana Valiliğine, CİMER’e varana değin ses yükseltip bu konuyu gündeme getiriyorlar mı?
Hayır…
O vakit bana ne oluyor?
Hemen yanıtını vereyim. Kozan halkı tepkisiz olabilir ama ben bir yurttaş olarak bu yanlışı kabullenemiyorum. Bu kadar beceriksiz yerel yöneticilerin varlığını da kabullenemiyorum.
Devlet erkânının sessizliğini de anlamış değilim. Tepkim elbette bu devlet erkânına da…
Dün aralarında bu konunun da yer aldığı önemli bulduğum konulu bu sütunlardan dile getirip artık bu sorunların takipçisi olmayacağımı belirttim. Bu sözümün arkasındayım. Bugün bu konuyu kaleme almamın nedeni de ‘Hakkını aramayan insanlar için yapacak bir şeyimiz kalmadı’ mesajını vermektir.
‘Ağlamayan çocuğa meme vermezler…’
Kozan Belediye Başkanını yolda yolakta görüyor bu şehrin insanları. Hiç mi Mustafa Atlı’ya bu konuyu aktarıp ‘Mezarlık istiyoruz’ demiyorlar?
Demiyorlar…
Adana Büyükşehir Belediye Başkanvekili Güngör Geçer’den randevu alarak başta Kozan Kent Konseyi yöneticileri olmak üzere, ilçenin akil insanları, STK ve oda başkanları bir araya gelerek dertlerini izah etme ihtiyacı neden duymazlar?
O vakit devam edin bu sessiz kalmaya…
O vakit annenizin, babanızın mezarlarının üzerine sevdiklerini defin etmeye devam edin.
Elle gelen düğün bayram…
Devlet erkânı da bu kadar tepkisiz halkı o kadar rahat yönetir ki, bundan sonra da hak talebinde bulunacak duruma gelemezsiniz. Benden buraya kadar…
Devlette çarkın işleyişine tanıklık ettiğimizde gazetecilik dürtüsü ile hareket ederek haber niteliği taşıyan konuları ilgili makamların haberdar olması ve sorunu çözmesi adına gazetemizde değerlendirme ihtiyacı duyuyoruz. Elbette gazetecilik mesleğinin gereğini yapıyoruz.
Sorunun çözülemez noktaya gelmesi halinde veya ilgilenmesi gerekenlerin ilgilenmemeleri halinde bu kez şehrin mülki amiri olarak Sayın Adana Valimize konuyu iletme ihtiyacı duyuyoruz.
Gördüğüm bir gerçek var ki, sorumluluk taşıyan ve işgal ettikleri makamlar gereğince konuya müdahil olmaları gereken idareciler, maalesef diyorum ‘bütün işimiz basında yer alan haberlerle uğraşmak mı?’ dercesine gerekli sorumluluğu üstlenmiyorlar!
Bu bir durum tespiti…
30 yıl öncesine gidiyorum bazen. Mülki idarenin genelgelerinin uygulanmasına, uygulanmadığı durumlarda idarecilerin karşılaştıkları duruma bakıyorum. Bir de 2025 Türkiye’sindeki merkezi yönetimin yöneticilerine bakıyorum. Kusura bakmasınlar ama aralarında dağlar kadar fark var!
Bu farkı biz kapatacak değiliz. Yine kapatacak olan mevcut hükümet ve onun idarecileri…
Kapatırlar mı? Vallahi şahsım adına ümitsizim…
SMA hastaları adına belirli bir yerden yönlendirilen kişilerin halkın yardım duygusunu sömürerek şehrin her yerine ‘YASAK OLMASINA RAĞMEN’ stantlar kurarak para topladıklarına dair günlerce haber yaptık gazetemizde. Konuyla ilgili Adana Valiliği’nin yasak kararını da kamuoyuna duyurduk. Maalesef diyorum, biz okuduk, biz duyduk…
Duyması gerekenler duymadı. Yasağa uyması gerekenler uymadı. Kolluk kuvvetleri de maalesef diyorum gereğini yapmadı!
Bizim gördüğümüzü bu kenttin kolluk kuvvetleri görmüyorlar mı? Her gün önlerinden geçtikleri stantları görmüyor olabilirler mi?
112 ihbar hattına yapılan şikâyetler var ortada. Buna rağmen yasağı delenleri bazen içimden tebrik etmek geliyor!
Adana Valimiz Sayın Yavuz Selim Köşger Beye hitaben en az 3 kez yazdığım bir makalem oldu bu sütunlardan. Kozan’ın mezarlık sorunu var, cenazeler üst üste konuluyor. Mevcut Kozan Mezarlığı için bir arsa kamulaştırmasının yapılarak genişletilmesi, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin yeni yaptığı ve kullanılmayan mezarlığın acilen bir şekilde ne olacak ise artık biran önce kullanılır hale getirilmesini gündeme getirdim bu sütunlardan.
Kozan’da cenaze namazının yolun içinde kılınmasının önüne geçilmesi adına Adana Müftülüğü’ne götürülen öneriyi dile getirdim bu sütunlardan.
Maalesef diyorum, Sayın Valimize de bu konuyu arz etmemize karşın bir arpa boyu yol alınmadı.
İnsan olarak üzülüyorum. Gazeteci olarak da üzüntüm iki kat artıyor.
Böyle mi olmalı? Sorunların çözümü adına bizlerin üzülmesi mi gerekiyor? Hadi üzülelim üzülmeye de merkezi yönetimin yöneticileri biraz yurttaştan gelen talep ve şikâyetlere kulak versinler.
Bu benim bu gibi konularla ilgili olarak kaleme alacağım son yazı olacak.