Doğa olaylarına karşı “önlem” alınmaması haklı olarak eleştirilir! Yapıları denetlemezseniz, yapının yerini göz önünde bulundurmadan katlar çıkarsanız, dere yataklarına konut yapılmasına izin verirseniz, yapıların üzerine “ek katlar” çıkarılmasını görmezden gelip/ “imar affı çıkardık” diyerek yapıların dayanıklığını düşünmeden tapularını verirseniz haklı olarak suçlanırsınız!
Ancak tüm dünyada kuraklık egemen olurken, ülkemizde de yağmur yağmaması nedeniyle kentlerin su gereksinimini sağlayın barajların dolmamasını, kentlerin susuzlukla karşılaşmasını gerekçe göstererek yerel yönetimleri suçlayamazsınız! Çünkü bugün için doğa olaylarına karşı koymak için “önlem” almaktan başka yol yok! Konutları sağlam yerlere/ yatay biçimde yaparsınız, dere yataklarını özgür bırakırsınız, doğayı katletmezsiniz… Kuraklığa önlem olarak da eldekini özenli kullanırsınız, doğayı katletmezsiniz, yeraltı sularının çekilmesine neden olacak çalışmalardan uzak durursunuz; hepsi bu, yaşamı çirkinleştirecek suçlamalara gerek yok!
***
“Doğa olayları” demişken, mevsimin kış, kış aylarında gecelerin uzun/ gündüzlerinin kısa olmaması için yapacak bir şey yok günümüzde! Yılın her günü geceyle gündüzü eşitlemek günümüzde olanaksız, onun için de yaz/ kış aylarına göre saat ayarlamasın gider tüm dünya… Bu uygulama, gün ışığından daha iyi yararlanmak için yapılır. Örneğin kış saati uygulaması, saatler bir saat geri alınarak okullara öğrencilerin, işyerlerine çalışanların gün aydınlandığında gitmesi sağlanır! Şunu da ekleyelim; kış saati uygulaması İtalya, Fransa, İngiltere, İsveç, Hollanda, Danimarka, Belçika gibi ülkelerde uygulanıyor, ancakülkemizde 2016 yılından bu yana uygulanmıyor.
Avrupa ülkeleri 26 Ekim’de kış saati uygulamasına geçti, saatlerini bir saat geri aldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, onuncu yılında da değişiklik düşünmediklerini belirtirken, illerin sınırları içerisinde uygulamalar yapabileceklerini belirtti. Yaz/ kış mevsimini bir doğa olayı gibi anlayıp “önlem” alınması gerektiğini düşünmek akıllarına gelmiyor nedense…
***
Bugünden sonra, yağışlı/ soğuk/ fırtınalı günlerde daha çok göreceksiniz insanların çektiği zorlukları… Daha hava aydınlanmamış olacak, birçok yerde sokak lambalarının ışıkları altında öğrenciler okul yollarına düşecek, kimi anne/ babalar işlerine gitmeden çocuklarını okullarına ulaştırmaya çalışacak, öğrenci taşıyan servis araçları bir an önce ders saatine ulaşabilmek için birbiriyle yarışacak, çocukların çoğunun karınları aç/ daha uyku uyuşukluğunu üstlerinden atamamış olacak… Bu ne ya?
Kaçak yapılara “imar affı” çıkarırlar koca kentler yerle/ bir olur/ binlerce tüten ocak söner, dere yataklarını yapılanmaya açarlar insanlar selde yaşamlarını yitirirler, hızlı tren çalışması kontrolsüz/ denetimsiz başlatılır onlarca insanın yaşamına kıyılır, maden ocakları ilkel koşullarda işletilir onlarca emek göçük altında kalır, kış gelir tüm zorlukları göğüslemeye çalışan yurttaşlar bu kez de çocuklarının eğitimini, işlerine gidişi ceza çeker gibi yaşarlar! Arkadaşımın “ne zamandan bu yana yazıyorsun” sorusunu anımsadım, ne zaman yazmamayayım ki?
***
Doğa olaylarına karşı koyabildiğin, önlem alabildiğin, ayakta kalmayı başarabildiğin kadar yaşamda kalmayı hak edersin! İnsanların giyimlerini yazlık/ kışlık diye ayırmasının nedeni de budur! Kimi bölgelerde kız ayları yaklaşmasıyla birlikte halıların/ kilimlerin serilmesi, kalın giyimlerin çıkarılması, sobaların kurulması bunun için değil midir? Kış aylarının soğuk/ kuru ayazında yaz ayları gibi davranamaz, yaz ayları gibi barınamaz, yaz ayları gibi yiyip/ içemezsiniz! “Takdiri ilahi” diyerek dere yataklarını yaşam alanı olarak seçemez, yerin onlarca metre altında bilimsel önlemleri almadan çalışamaz, deprem fay hatlarının bulunduğu yerlerde yüksek yapılar kuramazsınız; bunları yaparsanız ya yaşamı “hak” etmiyorsunuzdur, ya da “yaşama” hayınsınız demektir!
Çocukların sabah karanlığında okul yoluna düşmesi, okul yolunun kapkara bilinmesi kimi sevindirebilir/ kime hoş gelebilir?Ya da bu uygulamayla “enerji tasarrufu sağlamada” başarılı olunmuş mudur? Bu sorun yanıtları yok, olsa da “güven” duyulacak türden değil! Son on yıldır öne sürülen “enerji tasarrufunun” neye yararı oldu, yurttaş daha ucuz mu tüketti; bilen var mı? Bu yaşanan acının/ kaygının “takdiri ilahisi” olmaz! Bunlar, görmezden gelinen sorumlulukların, ötelenen önlemlerin, unutulan anlayışın sonucu! Yazmak, bu unutulmuşluğu anımsatmak içindir; duygudaşlık kurmak, soruyu sormak, tanıklık etmektir. Ne zaman yazmamayayım ki?
ADANA
Az önceADANA
Az önceADANA
1 saat önceADANA
1 saat önceGÜNDEM
10 saat önceADANA
24 saat önceADANA
1 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.