Adana’nın Sarıçam ilçesinde dört mahalleye Osmanlı padişahlarının adları verilmiş: Osmangazi, Orhangazi, Yıldırım Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim. İlk iki isim tarihimizin erken dönemine ait figürler olarak bir yana konabilir; ancak Yavuz Sultan Selim ve Yıldırım Beyazıt adlarının, ilçenin sosyolojik dokusu düşünüldüğünde, çok daha farklı bir anlamı var.
Çünkü Sarıçam’ın nüfusunun büyük çoğunluğu Türkmen kökenlidir. İlçenin merkezindeki mahallelerde Karahacılı, Honamlı, Avşar gibi boyların torunları yaşar. Hatta Buruk Mahallesi’nde, halk ozanı Dadaloğlu’nun torunlarının yaşadığı bilinir.
Ne var ki, tarih bize bu Türkmen topluluklarının Osmanlı ile çok da barışık olmadığını gösterir. Osmanlı’nın “merkezileşme” politikaları, özellikle 19. yüzyılda, Türkmenler için bir zulüm dönemine dönüşmüştü.
Fırka-i Islâhiyye ve Zorunlu İskânın Acı Hikâyesi
1864’te Sultan Abdülaziz döneminde kurulan Fırka-i Islâhiyye, adında “ıslah” kelimesi geçse de, gerçekte Çukurova ve Kozan’daki göçer Türkmenleri zorla yerleşik hayata geçirmekle görevlendirilmiş bir askerî birlikti.
Kozan’dan Maraş’a, Payas’tan Cebelibereket’e kadar süren bu operasyonlarda köyler yakıldı, hayvan sürülerine el kondu, liderler tutuklandı. Osmanlı, konar-göçerliği “itaatsizlik” olarak görürken, Türkmenler atalarının yaşam tarzını savunuyordu.
Dadaloğlu’nun dizeleri bu tarihî acıyı en yalın haliyle anlatır:
“Avşarlara oyun edip sürdüler,
Türkmenleri top tüfekle kırdılar…”
Bu sadece bir isyanın değil, aynı zamanda bir yasın sesidir.
Dadaloğlu’nun Diliyle Bir Halkın Hafızası
Dadaloğlu, Osmanlı zulmünü yalnızca bir ozan olarak değil, bir tanık olarak da anlattı. “Kalktı göç eyledi Avşar elleri” şiiri, Osmanlı’nın baskısına karşı bir direnişin sembolü hâline geldi:
“Kalktı göç eyledi Avşar illeri/ Ferman padişahın, dağlar bizimdir.”
Bu dize, Osmanlı’nın fermanına karşı halkın gururunu ve özgürlük isteğini yüzyıllar ötesine taşır.
Türkmenlerin tarih boyunca yaşadığı bu zorunlu göçler, Seyfe Gölü, Çiçekdağı ve Kaman gibi yerlerde derin izler bırakmıştır. Bugün bile Kırşehir çevresinde “Avşar muhaciri” köylerinde yaşayan halk, bu göçlerin ağıtlarını dillerinde taşır.
Onaltıncı yüzyılda yazılmış bir Avşar deyişi de Osmanlı’nın Türkmenleri mallarına el koymasının ne güzel anlatmıştı:
“Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Eken de yok biçen de yok
Yemeye ortak Osmanlı”
Bir Bellek Sorusu: O Mahallelere Bu Adlar Yakışıyor mu?
Osmanlı’nın Türkmenlere uyguladığı baskılar, hafızalarda hâlâ tazeyken, Türkmen torunlarının yaşadığı mahallelere “Yavuz Sultan Selim” veya “Yıldırım Beyazıt” adlarının verilmesi, tarihî gerçeklerle yüzleşmemek anlamına gelir.
Bu, sadece bir isim meselesi değil; bir belleksorunudur. Çünkü mahallelerin adları, yaşadığımız yerlerin kimliğini, kültürel belleğini ve tarih bilincimizi yansıtır.
Sarıçam Belediyesi, bu konuda cesur bir adım atabilir:
Bu mahallelere, Osmanlı zulmüne karşı halkın sesi olmuş Dadaloğlu ve Karacaoğlan gibi ozanların adlarını verebilir.
Ya da Türkmen kültürünü yaşatan Avşar, Cerit, Honamlı, Karahacılı gibi boy adlarını kullanabilir.
Son Söz
Tarih, sadece sarayların değil; dağlarda sürülen, obaları yakılan, türkülerle direnen halkların da tarihidir.
Sarıçam’ın Türkmen torunları, bugün hâlâ o hafızanın taşıyıcısıdır.
Eğer gerçekten geçmişimize saygı duymak istiyorsak, onu unutarak değil, doğru hatırlayarak yaşatmalıyız.
DADALOĞLU’NUN ŞİİRLERİ
“Avşarlara oyun edip sürdüler
Döneklere rütbe geldi duydun mu
Türkmenleri top- tüfek kırdılar
Ermeni’den casus oldu duydun mu
Boş kaldı yaylalar sürüsüz dağlar
Yıkıldı obalar analar ağlar
Bozoklu denilen yerdeki beyler
Göçmenleri soyuyormuş duydun mu
Cerit Avşar birleşip de göçelim
Seyfe gölün soğuk suyun içelim
Kalmış ise dost ve yaren seçelim
Her bir taraf düşman olmuş duydun mu
Aşa aşa Çiçekdağı yol ettim
Kırşehir geçip vadiye girdim
Yeşiller içinde bir belde gördüm
Muhaciri seviyorlar duydun mu
Dadaloğlu der ki dağıldık bittik
Gurbet ellerinde perişan olduk
Atları- sürüyü söyleyin nittik
Bomboş geldik şu Kaman’a duydun mu”
**
“Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımızın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir
Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir”
**
Aşağıdan iskan evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı
Aşağıda akça çağın ötünce
Katar başı mayaların sökünce
Şahtan ferman Türkmen ile göçünce
Daha da hey Osmanlı’ya aman mı
ADANA
Az önceADANA
Az önceGÜNDEM
17 saat önceADANA
19 saat önceADANA
21 saat önceADANA
2 gün önceADANA
2 gün önce