ÖMER ALPDOĞAN
Son günlerde, sosyal medyada ve sözde “özgürlükçü” çevrelerde dikkat çekici bir linç kampanyası izliyoruz. Hedefte bu kez Türk Halk Müziği’nin güçlü sesi, kültürümüzün yaşayan değerlerinden Sabahat Akkiraz var. Neden mi? Çünkü yurtsever bir duruş sergiledi. Çünkü hakikati dile getirdi. Çünkü Talat Paşa’ya sahip çıktı. Çünkü, “Talat Paşa kahramandır,” dedi. Hepsi bu.
Ve ne oldu? Emperyalizmin yerli işbirlikçileri, içimizdeki kriptolar, bir anda koro halinde hücuma geçti. İngiltere’deki konseri iptal edildi. Sabahat Akkiraz’a hakaretin bini bir para. Bu linç kampanyasına katılanların çoğu, her fırsatta kendilerini fikir özgürlüğü savunucusu olarak sunan çevreler. Ne hikmetse, kendileri hakaret ettiğinde bu “ifade özgürlüğü” sayılıyor ama Sabahat Akkiraz gibi bir sanatçı tarihimize ve kahramanlarımıza sahip çıktığında bu “şovenizm” oluyor. Ne büyük bir ikiyüzlülük!
Evet, Talat Paşa bir kahramandır! Tıpkı Sabahat Akkiraz’ın dediği gibi. Vatanını batılı emperyalistlere peşkeş çekmeyen, imparatorluğun zor zamanlarında sorumluluk alan, bedel ödeyen bir liderdi. Unutulmasın ki, Talat Paşa emperyalizme direnişin simgelerinden biridir. Kendi ülkesinde değil, Almanya’da, hain bir suikastla, ermeni komitacıları tarafından katledildi. Suçunun ne olduğuna tarih şahit: Türk milletinin bağımsızlığını savunmak.
Bugün de aynı cephe yine iş başında. Talat Paşa’ya sahip çıkan Sabahat Akkiraz’ı hedefe koyuyorlar. Çünkü bilirler ki Talat Paşa’nın adı yaşarsa, bu millet emperyalizme bir daha asla boyun eğmez.
Buradan çağrımı yapıyorum:
Başta CHP’li milliyetçi başkanlar olmak üzere, MHP’li, İYİ Partili ve Zafer Partili tüm belediye başkanlarına görev düşüyor. Eğer bu milletin kültürüne, tarihine ve sanatçısına sahip çıkmak istiyorlarsa, Sabahat Akkiraz’ın sesini susturmak isteyenlere karşı bir duruş sergilemeliler. Onun konserleri iptal ediliyorsa, biz daha büyük salonlarda onu ağırlamalıyız.
Ankara’da, İzmir’de, Eskişehir’de, Konya’da, Kayseri’de, Edirne’de, nerede bir milliyetçi yürek varsa Sabahat Akkiraz’a konser alanı açmalıdır. Hatta daha öteye gidilmeli; belediyeler kendi şehirlerine birer Talat Paşa anıtı dikmelidir. Çünkü tarihine sahip çıkmayan milletlerin geleceği olmaz.
Bu ülkenin kahramanları batının sansürüne kurban edilemez. Sabahat Akkiraz yalnız değildir. Talat Paşa yalnız değildir. Ve Türk milleti de bu çirkin linç kampanyalarına teslim olmayacaktır.
Şimdi sıra sizde, değerli belediye başkanları… Haydi görelim, kim Talat Paşa’nın torunları gibi dimdik duruyor?
“Bir milleti susturamazsınız. Hele ki onun türküsünü asla…”
**
**
Mevlüt Abi’nin Not Defteri
“Bu Karbon da Ne Karbonmuş Be Gülüm!”
Şimdi bizim Çevre Bakanlığı bi karar aldı, aldı da ne karar aldı, vallahi hâlâ biz çözemedik. Geçen sene ne diyorlardı?
“Adana, Mersin, Antalya sıcaktan kavrulsa da merkezi ısıtma şart. Her binaya kazan kurulsun, apartman duman tutsun, karbon düşsün.”
Hele bir de süslediler mi lafları:
“AB Direktifi”, “Yeşil Mutabakat”, “Paris İklim Anlaşması”, “karbon ayak izi”… Sanki apartmana kazan değil, Avrupa Birliği şubesi açıyorlar!
Derken… Şimdi ne dediler biliyor musun gülüm?
“Yok ya, biz düşündük taşındık, bireysel kombi daha iyiymiş. Herkes kendi gazını/odununu yakacak. Bu da karbonu azaltırmış.”
Ha? Nasıl yani?
E hani geçen yıl kombi kötüydü?
Karbon salınımı yapıyordu?
Dün “merkezi iyi” diyodunuz, bugün “bireysel süper” oldu.
Yarın ne yapacaksınız, sobaya mı geçireceksiniz milleti?
Bak hele bak… Bu işler artık düğün salonundaki pilav üstü tavuk gibi oldu:
Menü aynı ama sunum her seferinde değişiyor.
Yahu biz vatandaş olarak kafayı yedik.
Kombi açsak karbon, açmasak donuyoruz.
Merkezi kursak pahalı, kurmazsak ruhsat yok.
E bu ne biçim düzen arkadaş?
Bana kalırsa bu kararlar karbonla falan ilgili değil.
Bu kararlar “kimin sesi çok çıkarsa onun dediği olur” sistemiyle veriliyor.
Hele şu lafa bak, çok güldüm:
“Her iki karar da AB Enerji Direktifi ve Yeşil Mutabakat doğrultusunda alınmıştır.”
Yani hem sağa dönerken haklılar, hem sola dönerken.
Öyleyse ben de her sabah çayı hem şekersiz hem şekerli içiyorum artık, çünkü ikisi de sağlığa faydalı (!)
Bak kardeşim, mesele ne ısıtma sistemi, ne karbon, ne mutabakat.
Mesele kafanı ısıtmak.
Bugün sana “şunu yap” diyenler, yarın “vazgeçtik, öbürünü yap” diyorsa…
Bil ki işin içinde ya bi ihale var, ya da bi lobi.
Ben derim ki, bizim bakanlık karar almıyor, karar deneme sürümü çıkarıyor.
Güncellemesi ne zaman gelir, bilinmez.
Şimdi soruyorum:
– Hangisi doğru kardeşim?
– Merkezi ısıtma mı çevreciydi, bireysel mi?
– Madem karbon bu kadar tehlikeliydi, şimdi ne değişti de dağıttınız bu sistemi?
– Yarın yine fikir değiştirip “herkese soba” derseniz şaşırmayalım mı?
Ama neyse…
Bizimkiler karar alır, millet de soba borusunu eğip düzeltmeye çalışır.
Allah’tan hâlâ mangal kültürümüz var da ısınmayı hallediyoruz.
Gerçi yakında onu da “karbon ayak izi” diye yasaklarlar, orası ayrı…
Son sözüm şudur:
Bu ülkede değişmeyen tek şey, her şeyin sürekli değişmesidir.
Bir tek Mevlüt Abi sabit. Bi ben kaldım kombinin ne zaman yakılacağını bilen!
ADANA
Az önceADANA
1 saat önceGÜNDEM
18 saat önceADANA
21 saat önceADANA
23 saat önceADANA
2 gün önceADANA
2 gün önce