Yeni Bir Sol Nefes: TKP’den “Ortaklaşa”

Yeni Bir Sol Nefes: TKP’den “Ortaklaşa”

ABONE OL
31 Ekim 2025 08:31
Yeni Bir Sol Nefes: TKP’den “Ortaklaşa”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye Komünist Partisi’nin yayın hayatındaki yeri zaten tartışılmaz. 30 yılı aşkın süredir Marksist düşüncenin en istikrarlı sesi olan Gelenek dergisi, ardından Boyun Eğme ve TKP Gazetesi, partinin iç yayını Komünist ile Türkiye’de sosyalist basının belleğini oluşturdu.
Şimdi bu zincire yeni bir halka eklendi: “Eşitlik, Özgürlük ve Cumhuriyet için Ortaklaşa.”

İlk sayısı bu ay yayımlanan Ortaklaşa, hem tasarımıyla hem de içeriğiyle dikkat çekiyor. Kaliteli baskı, sade ama estetik bir kapak, tertemiz bir dizgi… Fakat asıl mesele biçim değil, içerik. Uzun zamandır böyle dolu dolu, nitelikli bir dergiye hasret kalmıştık. Her sayfası özenle hazırlanmış, hiçbir yazı “sayfa dolsun” diye konmamış. Gerçek anlamda düşünülmüş, tartışılmış, yazılmış bir yayınla karşı karşıyayız.

Ben dergiden, geçtiğimiz yerel seçimlerde TKP’nin Adana Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Hüseyin Alpan aracılığıyla haberdar oldum. Sağ olsun, derginin ilk sayısını elden getirdi. Elime alınca fark ettim: Bu sadece bir dergi değil, bir çağrı.

Tam yirmialtı doyurucu makalenin yer aldığı dergide ilgimi çeken o denli yazı vardı ki, hangisinden başlayacağım konusunda biraz tereddüt yapadım. Sonrasında kendisi İttihatçı olarak tanımlayan, Sultan Galiyeçi bir kişi olarak önce Anıl Çınar’ın “İttiatçılık küllerinden doğabilir mié” başlıklı yazısıs okudum ama, sayfaları çevirdikçe karşınıza birbirinden güçlü imzalar çıkıyor:
Kemal Okuyan “İmamoğlu devletten veto mu yedi?” sorusuyla güncel siyasete Marksist bir perspektif kazandırıyor.
Fatih Yaşlı, “Liberaller Cumhuriyet’ten ne istiyor?” başlıklı yazısında, Cumhuriyet’in liberal yorumlarına eleştirel bir gözle yaklaşıyor.
Gözde Somel’in “SSCB ve Türkiye: Devrimci cephede buluşma”sı, tarihsel bağları yeniden hatırlatıyor.
Aydemir Güler’in “Türkiye Cumhuriyeti bir hata mı?” yazısı ise günümüz karşıdevrimci söylemlerine tokat gibi bir yanıt niteliğinde.

Sadece bunlar değil…
Gülay Dinçel’in İzmir İktisat Kongresi değerlendirmesi, Umut Kaya’nın Halkevleri ve Köy Enstitüleri yazısı, Anıl Çınar’ın İttihatçılık küllerinden doğar mı? başlıklı makalesi…
Hepsi Cumhuriyet’i, sosyalizmi, tarihi ve bugünü ortak bir düşünsel zeminde buluşturuyor.

Yirmi altı makaleden oluşan bu ilk sayı, adeta bir kolektif aklın ürünü. “Ortaklaşa” ismi tesadüf değil; içerik de biçim de ortak bir emeğin, ortak bir mücadele geleneğinin yansıması.

Bugün solun sesine, düşünceye, eleştiriye, tartışmaya her zamankinden çok ihtiyaç var. Ortaklaşa, tam da bu ihtiyacın karşısına umutla, bilgiyle, dirençle dikiliyor.

Benim tavsiyem açık:
Eğer düşünmekten, sorgulamaktan, üretmekten yanaysanız; eğer “Eşitlik, Özgürlük ve Cumhuriyet” kavramlarını içi boş sloganlar değil, gerçek birer hedef olarak görüyorsanız, bu dergiyi mutlaka edinin.

Çünkü Ortaklaşa, sadece okunacak değil, paylaşılacak bir dergi.

Ben, Ortaklaşa Dergisinin ilk sayısında yer alan makalelerin adların yazayım, siz TKP’den bir Ortaklaşa cdergisi temin ederek okuyun:

Kemal Okuyan: İmamoğlu devletten veto mu yedi?

Aşkın Süzük: Çözüm değil çözülme

Toprak Karacabeyli: Siyaset alanını daraltılması

Sunay Gedik: Barış Terkoğlu söyleşisi: Aslolan masaya oturmak değil onu daıtmaktır söyleşisi ve Cumnuriyet’in ilk fabrikası: Bir kızıl yıldız

Gülay Dinçel: Boeing uçarken sermaye kanatlanıyor, İzmir İktisat Kongresi

Ogün Eratalay: Suriye siyaseti: Kuralsız, pusulasız, sonuçsuz

Nazlı Somel: Kamusal eğitimin sonu

Aydemir Güler: Türkiye Cumhuriyeti bir hata mı?

Orhan Gökdemir: Yeni Osmanlıcılık: Emperyalist bir hayal

Anıl Çınar: İttihatçılık küllerinden doğar mı?

Engin Solakoğlu: Lozan’da unutturulmak istenen ne?

Gözde Somel: SSCB ve Türkiye: Devrimci cephede buluşma

Nebvzat Evrim Önal: Cumhuriyet’in çözemediği toprak sorunu

Mesut Odman: Mutlu ölmüş bir Cumhuriyetçi

Umut Kaya: Halkevleri ve Köy Enstitüleri

Fatih Yaşlı: Liberaller Cumhuriyet’ten ne istiyor?

Berkay Kemal Önoğlu: Cumhuriyet’in yolu ortaklaşa

Murat Akad: Filistin’e barış yakında gelebilir mi?

Yiğit Günay: Lübnan izlenimleri

Ayhan Keser. Çin’in gövde ghösterisi

Prabhat Patnaik: Sosyalizm bunalımlardan nasıl kaçınır?

Selin Güralp: ‘Bütün insanlar için ekmek, ışık ve şarkı’

Kaya Tokmakçıoğu: Ortak Hayal: Geleceği hayal etmek, hep birlikte

**

TKP Adana İl Örgütü açılıyor

Türkiye siyasetinde bazen sessizlik, fırtınadan daha anlamlıdır. Türkiye Komünist Partisi (TKP) uzun süredir o sessiz ama kararlı yürüyüşünü sürdürüyordu. Gürültüye kapılmadan, vitrin siyaseti yapmadan, halkın arasında, mahallenin içinde kök salma iddiasıyla “semt evleri” modelini kurdu. Bu model, Türkiye siyasetinde özgün bir örgütlenme biçimi olarak yerini aldı.

TKP bugüne kadar “semt evi” adını verdiği bir örgütlenme modeliyle çalışıyordu. Parti binalarının kapalı kapıları ardında değil, mahallenin içinde, halkın arasında yer almayı tercih etmişti. Adana’da Akkapı, Anadolu, Toros ve Yavuzlar semtlerinde açılan bu semt evleri, sadece siyaset yapılan yerler değil; dayanışmanın, sohbetin, birlikte üretmenin mekânları olmuştu. Semt evleri, TKP’nin masa başı siyasetinden çok halkın yaşam alanlarında nefes alan bir örgütlenme anlayışını temsil ediyordu.

Şimdi TKP, bu halk odaklı deneyimini daha geleneksel bir siyasal merkezle buluşturuyor. Yarın, İller Bankası Kavşağı’ndaki Hasan Kılıç Apartmanı’nın üçüncü katında yeni Adana İl Başkanlığı kapılarını açıyor. Saat 17.00’de yapılacak açılış töreni, yalnızca bir büro açılışı değil; aynı zamanda TKP’nin Adana’da yeni bir döneme başlama ilanı olacak.

Yeni il binası, partinin hem klasik örgütlenme biçimini hem de “semt evleri” modelini birlikte yürütme hedefinin merkezi olacak. Yani bir yandan siyaset kurumu olarak parti, öte yandan toplumsal yaşamın içinde bir dayanışma ağı olarak semt evleri varlığını sürdürecek. Bu sentez, TKP’nin kendine has çizgisini güçlendirebilir.

Türkiye siyasetinde partiler çoğu zaman seçim dönemlerinde görünür olur, sonrasında görünmezliğe bürünür. TKP ise tam tersini yapıyor: Sokağı, mahalleyi, gündelik yaşamı siyasetin sahnesi haline getirmeye çalışıyor. Yeni il binası, bu anlayışın daha görünür hale geleceği bir merkez olacak gibi görünüyor.

Adana, siyasetin her rengini barındıran bir şehir. Bu renklerin içinde kırmızının yeniden parlaması, kentin politik mozaiğine farklı bir ton katacaktır.

Yarınki açılış, sadece bir bina açılışı değil; bir dönemin yeniden filizlenmesi olabilir. Yarınki açılış, Adana’daki sosyalist/komünist geleneğin yeniden nefes aldığı bir gün olacak gibi görünüyor.

TKP, “siyaset halkın arasında yapılır” iddiasını artık yeni bir adreste, ama aynı kararlılıkla sürdürecek gibi görünüyor.Kısacası, İller Bankası Kavşağı’nın üçüncü katında bir ışık daha yanacak…
Kiminin gözüne küçük görünebilir ama siyasette bazen en büyük işler, en mütevazı kapılardan içeri girilerek başlar.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.