Yaşamının bir dönemini Adana’da geçiren, Türk edebiyatının unutulmaz “Bayrak Şairi” Arif Nihat Asya, bir Türk milliyetçisiydi. Her ne kadar Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükselmiş olsa da, o hiçbir zaman Türk milliyetçiliğinden vazgeçmedi; bu dünyadan da bir Türk milliyetçisi olarak göçtü.
Şiirlerinde Türk’ü, Türk’ün tarihini, inancını, kültürünü öne çıkardı. Soyadını bile, Türklerin Anadolu’ya geldiği son durak olan Orta Asya’dan almıştı. Çünkü amacı, Anadolu’daki Türklerin geldikleri yeri, yani köklerini unutmamalarıydı. Bu yüzden Türk milleti onu “Bayrak Şairi” olarak bağrına bastı.
Milliyetçi camiaların simgesi hâline gelen Arif Nihat Asya, MHP’nin düzenlediği gecelere katılır, salonları dolduran ülküdaşlarına şiirleriyle millî ruhu aşılar, Türklük bilincini doruğa çıkarırdı.
Ancak bugün, ne gariptir ki; siyasal İslam çizgisindeki bazı çevrelerin Arif Nihat Asya anmaları düzenlediğine tanık oluyoruz. Türk milliyetçiliğiyle aralarına mesafe koymuş, hatta kimi zaman bu fikre soğuk bakan yapıların, Türk milliyetçiliğinin sembol ismini anmaları düşündürücü değil mi?
Dünya görüşleri taban tabana zıt. Biri Türk milletinin varoluşunu, tarihini, kültürünü yüceltir; diğeri ise daha çok Filistin, Gazze, Arakan, Suriye gibi yabancı coğrafyaların acılarını kendi dertlerinden öne koyar. Hâl böyleyken, Türk milliyetçiliğinin gür sesi Arif Nihat Asya’yı nasıl anlatacaklar, nasıl sahiplenebilecekler?
Arif Nihat Asya’nın hayatı boyunca sadık kaldığı Türk milliyetçiliği, bu çevrelere kilometrelerce uzakta durmaktadır. “Yaklaştılar” desek, öyle değil. “Asya’yı seviyorlar, benimsiyorlar” desek, o hiç değil…
Eskiler boşuna dememiş: “Bayram değil, seyran değil; eniştem beni niye öptü?” Siyasal İslamcıların, Arif Nihat Asya’yı anma hevesinin altında da muhtemelen başka bir niyet yatıyor. Yakında bunun da gerekçesi anlaşılır elbette.
**
Bayrak Şiiri ve Adana’nın Kurtuluşu
Arif Nihat Asya’yı “Bayrak Şairi” yapan ünlü Bayrak şiiri, Adana’nın kurtuluşunu anlatır. Asya, Adana Erkek Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı dönemde, 1940 yılının 5 Ocak günü —Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde— bu şiiri kaleme almıştı.
Şiir ilk kez Adana Halkevi’nin yayın organı Görüşler dergisinde yayımlandı. Ardından 1946’da çıkan Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor adlı kitabında yer aldı.
Ne garip bir tevafuktur ki, Arif Nihat Asya tam 35 yıl sonra, 1975 yılının yine 5 Ocak gününde, yani Adana’nın kurtuluş yıldönümünde hayata veda etti. Belki de Tanrı, onu uğruna şiir yazdığı günün kutsallığı içinde yanına aldı.
Arif Nihat Asya’yı “Bayrak” şiiriyle analım; çünkü o şiir yalnızca bir metin değil, bir milletin kaderini, onurunu ve direnişini anlatan bir destandır. Tini şad olsun.
BAYRAK
Arif Nihat Asya
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
**
Mevlüt Abinin Not Defteri
Ben de tiyo istiyorum
Beni bilen bilir, sporu severim.
Futbol desen aşkımdır, basketbol desen gözbebeğim, voleybol zaten candır.
Ama son zamanlarda bir de kadın futboluna sardım ki, sorma gitsin!
Ö nceki akşam örneğin, İzmir’deki Türkiye–Arnavutluk kadın milli maçını izlerken kendimden geçtim.
Dakika seksen bir… Kader Hançar topu sol kenardan aldı, sağa öyle bir pas attı ki, NASA görse “Bu nasıl yörünge hesaplaması kardeşim!” derdi.
Busem Şeker de topa bir vurdu, top fileye değil sanki kalbime girdi.
Dedim kendi kendime: “Vallahi erkek maçında bile böyle gol görmedim!”
Ama neyse, ben konudan sapmadan asıl meseleye geleyim…
Hakemler!
Hele bir tanesi varmış ki, on sekiz bin kere bahis oynamış.
On sekiz bin!
Ulan ben on sekiz kere şans oyununa girdim, her seferinde zarflı tombaladan çıkmış gibi kaybettim.
Demek ki mesele şans değilmiş, mesele tiyoymuş.
Bak şimdi sevgili hakem kardeşim…
Ben sana karışmam, dilediğin kadar oyna.
Ama şu kadar da paylaşımcı ol be abicim!
Bir kere de “Ya şu Mevlüt abi var, muhtarlığa aday olacak, spor kulübü kuracak, biraz desteğe ihtiyacı var” deyip bana iki maçlık kupon tüyosu versen, ne olur yani?
Benim de hayallerim var yahu!
Spor kulübü kurayım, mahalle gençlerine forma alayım, hatta kulüp logosuna senin adını bile yazarım:
“Tiyospor – On Sekiz Binlikler FC”
Ama yok…
Bizim payımıza hep “şanssız kupon” düşüyor.
Sosyal medyada millet “Bin lirayı bir ayda bir milyona çevirdim!” diyor,
Ben ise “Bir milyon ümidi bir kuponda kaybettim” modundayım.
A be yiğenim; arada tiyolar beni de bay etmen çok mu zor.
Vallahi sonra kızarım. Bak seçimler yaklaşıoyr, spor kulübünü kurma çalışmalarım sona yaklaşıyor.. Acilen para lazım.
Beni, sosyal medyada bin lirayı bir ayda bir milyon yapma vaadinde bulunanlara muhatap etmesen.
Acilen tiyolar bekilyorum yiğenim benim!
Velhasıl kelam, sevgili hakem kardeşim…
Sen VAR’a bakarken bana da bir iki tiyo at,
Yoksa seçim zamanı ben de sana “ofsayt” bayrağını kaldırırım, haberin olsun!
ADANA
21 saat önceGÜNDEM
2 gün önceADANA
3 gün önceADANA
3 gün önceADANA
3 gün önceADANA
4 gün önceADANA
4 gün önce