Perşembe akşamı, hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve bir süre ekranlara takıldım. Haber kanallarını, tartışma programlarını izledim. Aslında pek de sürpriz yoktu; aynı isimler, aynı yüzler, yeni bir perspektif yoktu. Ama bir şey dikkatimi çekti: Büyük küçük tüm kanallarda konu, Cumhuriyet resepsiyonundaki iki dakikalık karşılaşmalar üzerineydi.
Mevcut Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile eski bakan Ali Babacan’ın sohbeti, bir ara Egemen Bağış ile Ali Babacan’ın kısa selamlaşması, hatta eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Partili isimlerle birkaç dakikalık yakınlaşması… İşte bütün tartışmalar bunun üzerine kuruldu.
Siz belki “Ne var bunda?” diyeceksiniz. Ben de aynı tepkiyi verdim. Ama haber ve yorum programlarının büyük gazetecileri ve siyaset yorumcularına göre, bu görüntüler Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti’ye döneceklerinin işaretiymiş. Saatlerce, Babacan’ın yeniden Hazine ve Maliye Bakanı olacağı ve Davutoğlu’nun üst düzey görevler alacağı senaryoları tartıştılar.
Gülmeli mi, kızmalı mı karar veremedim. Topu topu iki dakikalık karşılaşmalardan, saatlerce süren yorumlar çıkarılması gerçekten şaşırtıcı. Acaba gaipten mi haber geliyor, yoksa tepelerden “Bunu konuşun, gündemi değiştirin” diye bir talimat mı var, bilemiyorum.
Ama gözlemlediğim bir gerçek var: AK Parti’nin kapı dışarı ettiği, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Altılı Masa”yı oluşturan isimler olarak Erdoğan’a eleştiri yönelten Ali Babacan ile üniversitesi elinden alınan Ahmet Davutoğlu’nun yeniden AK Parti’ye dönmesi ve üst görevler alması ihtimali üzerinden saatlerce tartışma yürütmek… Bu, giderek açmaza dönüşen siyasal gündemi saptırmanın, yurttaşları hayali iddialarla oyalamanın başka bir yolu değil.
Gündem belirleyenler, bazen halkın ilgisini çekmek yerine, dikkatleri çarpıcı ama önemsiz konulara çekerek esas meseleleri gizlemeyi tercih ediyor. Ve televizyon ekranlarında bunu, uzman yorumları ve analiz süsüyle uzun uzun anlatmak mümkün olabiliyor.
İzlerken bir kez daha anlıyorsunuz ki, bazen en gerçekçi yorum, sadece “İki kişi bir resepsiyonda sohbet etti, hepsi bu” demekle sınırlı olabiliyor. Ama ne yazık ki bu basit gerçek, saatlerce süren tartışmaların yerini asla alamıyor.
**
Mevlüt Abinin Not Defteri
Ehliyet Savaşı/ Yumurta kapıya gelince…
Bizim ahalinin huyudur; devlet işleri, hele ehliyet gibi “zorunlu ama ertelenebilir” işler, ancak son gün geldiğinde kıyamet kopar. Devlet de bunu çok iyi bilir; süreyi uzatır, uzatır, ama “bu sefer son uzatma!” der.
Ben de tabii ki halkın namuslu ferdi olarak son güne bıraktım. Ehliyetimi değiştirmek için randevu almak mı? Üşendim. Nüfus müdürlüğüne gitmek mi? Daha ne kadar erteleyebilirim diye hesapladım.
Ta ki… o felaket gün gelip çattı: Cuma!
15 liraya yapılacak iş, cuma günü gelmezsen tam 7 bin 438 liraya patlayacak.
Ben de “Allahım, o kadar param yok!” diyerek horozlar ötmeye başlamadan nüfus müdürlüğüne koştum. Sabah saat 6’da vardım… ama gördüğüm manzara!
Nüfus müdürlüğü değil, Yeni Adana Stadyumu’nun açılışı! İnsan denizi, minibüs boyu kuyruklar, aralarda kaybolmuş yaşlı teyze ve cüzdanını arayan gençler. İğne atsan yere düşmez. Bir yerden diğerine geçmek için yamaç paraşütüyle atlaman gerekir!
Herkes 7 bin 438 liradan kurtulmak için CHP’nin Esenyurt mitingi moduna girmiş, binayı ve çevresini tıka basa doldurmuştu. Çocuklar “selfie çek!” diye bağırıyor, amcalar “yer var mı lan!” diye çığlık atıyor, ben de ortada kaybolmuş bir Mevlüt Abisi…
Saatler süren kuyruk, bürokrasi maratonu, ıslak kahve fincanları arasında sonunda 4 gibi ehliyetimi aldım. 15 liraya… evet, doğru okudunuz, 15 lira! 7 bin 438’i düşünmek bile korkunç bir rüya gibi.
Zaferimi kutlamak için hemen Hüseyin Ağanın kahvesine koştum. Zaferimi çayla taçlandırdım. Çayımı alıp oturdum, etrafımdaki herkes hâlâ müdürlükte kuyrukta. İçimden: “Aferin bana, ben yine ucuz yırtmışım!”
Ve Mevlüt Abi not düşer:
“Devlet işleri son gün yapılır. Ama bir gün horozlar ötmeye başlamadan gitmezsen, sana 7 bin 438 lira sürprizi var!”
ADANA
42 dakika önceADANA
3 saat önceGÜNDEM
20 saat önceADANA
22 saat önceADANA
1 gün önceADANA
2 gün önceADANA
2 gün önce