Geçtiğimiz günlerde AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Türkiye Yüzyılı Buluşmaları” kapsamında Adana’ya geldi. Yoğun geçen programların ardından yaptığı konuşmada, Adana’nın hak ettiği değeri göremediğini ifade etti. Zengin’in bu sözleri, Adanalıların yıllardır hissettiği ama yetkililerden duymakta zorlandığı bir gerçeğin altını çizmesi bakımından önemliydi.
Ancak meseleye teşhis doğru konulmuş olsa da, nedenlerin tespiti yanlış yerde aranmış görünüyor. Sayın Zengin, Adana’nın yeterince değerlendirilememesini yerel yönetimlerin performansına bağladı. Oysa bu, tıpkı bir hekimin hastalığı teşhis edip virüsü yanlış tanımasına benziyor. Doğru tedavi, ancak doğru tanıyla mümkündür. Adana’nın yıllardır ihmal edilmesinin temel sebebi yerel değil, merkezi iktidarın tercihleridir.
Teşviklerin Dışında Bırakılan Kent
Adana, yıllarca yatırım teşvik programlarının dışında bırakıldı. Komşu iller büyük desteklerle sanayileşirken, Adanalı sanayici ve çiftçi kendi yağında kavrulmaya zorlandı. IPARD gibi AB destekli kırsal kalkınma programlarının kapsamına dahi alınmayan Adana, hem tarımda hem de sanayide rekabet gücünü kaybetti. Üreticisine, yatırımcısına yeterli destek verilmedi.
Altyapısı Alınan, İsmi Silinen Kent
Demiryolu projeleri parça parça Adana’dan alınıp Tarsus’a taşındı. Meteoroloji istasyonları Adana’dan söküldü, çevre illere kaydırıldı. Yetmedi, Türkiye’nin en eski, en yoğun uçuş trafiğine sahip havalimanlarından biri olan Adana Havalimanı kapatıldı. Yerine Mersin sınırlarında “Çukurova Havalimanı” açıldı. Adana’nın adı bile tabeladan silindi. Oysa o havalimanı, 6 Şubat depremlerinde bölgenin nefes borusu olmuştu.
Söz Ankara’da Verildi, Adana’da Unutuldu
Bugün Sayın Zengin’in Adana’da yaptığı açıklamaları olumlu bulmakla birlikte, asıl önemli olan bu sözlerin Ankara’da ne kadar yankı bulacağıdır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçmişte Adana mitinginde “Adana halkı ne derse o olacak” dediği havalimanı konusunda, şimdi Ankara’da kim ne yapacak?
Adana’nın hak ettiği değeri alması için önce merkezi yönetimin tercihlerinin değişmesi gerekiyor. Adana’nın adı bir tabela ya da reklam projesiyle yaşatılamaz. Adana’ya değer vermek, onun kurumlarını yaşatmakla, yatırımcısına destek olmakla, sanayicisini, çiftçisini ayağa kaldırmakla mümkündür.
Sayın Zengin bu söylediklerini Ankara’da da dile getirmesini beklemek her Adanalının hakkı. Sayın Zengin, Adana’nın hak ettiği değere alması yolunda ilk adımı atarak Adana Havalimanı’nın yeniden açılması için Meclis’te girişimde bulunabilir. İşte o zaman Adanalı, bu sözlerin sadece Adana’ya gelindiğinde değil, Ankara’da da hatırlandığını görür.
Adana, artık hak ettiği değeri istiyor. Sadece seçim zamanı değil, her zaman.
**
“Kürsü Koyacağım, Konuşacağım!”
Kafama koydum! Ulucami yerleşkesine kürsü koyacağım. Hem öyle sıradan bir kürsü değil ha! Tahtadan, yaldızlı yazılarla süslü, konuşanın özgüvenini tavan yaptıran, dinleyenin başını iki yana sallayarak “Vay be” dedirten cinsten.
Ben zaten çocukluğumdan beri siyaset meraklısıyım. Mahallede gazozuna maç olurdu, ben köşe başında megafonla “Arkadaşlar, bu maç sadece spor değil, aynı zamanda bir adalet sınavıdır!” diye bağırırdım. Nerede miting, nerede mikrofon varsa ben oradayım. Bayrağıymış, amblemiymiş, hiç fark etmez. Altı ok da olur, üç hilal de, ampul de, güvercin de… Yeter ki biri çıkıp yüksek sesle bir şeyler anlatsın. Ben oradayım. Kulak kabartırım, havasını koklarım, sloganları içime çekerim.
Ama… Zaman değişti. Artık dinleyici olmak kesmiyor. Ben konuşmak istiyorum! Hem de öyle sosyal medyada story atarak falan değil, bildiğin kürsüye çıkıp ses tellerimi zorlayarak. Bağımsız siyasetçi olacağım! Kimileri “bakımsız siyasetçi” diyor ama olsun, en azından filtresizim.
Partisizim ama fikirliyim! Rozetim yok ama yüreğim var. Kürsüyü nereye koyabilirim diye düşünürken, belediye otobüsünde giderken birden Ulucami’nin önünden geçiyoruz… BAM! Kafamda şimşekler çaktı. Resmen aydınlandım. Dedim, “Mevlüt, burası biçilmiş kaftan!”
Burası eskiden siyasetçilerin, akademisyenlerin, çaycıların ve “Abi beş dakika dinler misin?” diyen anketçilerin buluşma noktasıydı. Gölgelik ağaçlar var, hafif esinti, Adana’nın sarı sıcağına karşı doğal klima… E daha ne olsun? Hem de halk orada! Kitle ayağıma gelecek!
Şimdi kendime SMA standı gibi katlanır bir kürsü ayarlayacağım. İki omuza tak çık, bir vida sık hazır. Standcı çocuklarla pazarlığa da oturdum, “Mevlüt Abi, sen yeter ki konuş, biz kürsüyü hallederiz,” dediler. Kürsüyü kaptığım gibi doğru Ulucami’ye!
Gideceğim, oracıkta kuracağım kürsüyü. Mikrofonum yok ama sesim var. Önce “Kıymetli vatandaşlarım!” diye gireceğim. Sonra ekonomi, ahlak, tavuk fiyatları… Ne varsa anlatacağım. Konuşma bitince kürsüyü toplayacağım, koltuğumun altına alacağım, bir sonraki durağa yol alacağım. Belki parkta, belki pazar yerinde, belki de minibüs durağında…
Unutmayın, Mevlüt Abi geliyor… Kürsüsüyle, kelimeleriyle, tutkularıyla! Siyaset sahnesine yeni bir soluk, belki de yeni bir ses bombası!
ADANA
5 saat önceADANA
4 gün önceADANA
5 gün önceADANA
5 gün önceADANA
7 gün önceADANA
8 gün önceADANA
8 gün önce